Proje okullarında görev yapan öğretmenlerin “sürgün” edilmesine tepki gösteren öğrencilerin isyanı sürerken, Milli Eğitim Bakanlığı norm fazlası öğretmenlerin resen atamalarını durdurma kararı aldı.Atama sayısının az olması ile ilgili tepkilerin yanı sıra her yıl binlerce öğretmenin mezun olduğu Tarih alanından 28 ve Türk Dili ve Edebiyatı alanından 29 kontenjan açıklanması gibi bölümlere ayrılan kontenjan dağılımları isyan ettirdi.
Röportajlık olarak dünyanın en iyi eğitim sistemi olarak kabul gören Finlandiya’da öğretmen eğitimleri üzerine akademik çalışmalarını sürdüren ve uzun yıllar Türkiye’de de öğretmenlik yapmış bir isim olan Aytuna Yamaç ile Finlandiya’da öğretmenlik mesleğini ve Türkiye’deki yapısal sorunları konuştuk.

Tampere Üniversitesi Doktora Araştırmacısı
Aytuna Yamaç- Tampere Üniversitesi Doktora Araştırmacısı
FİNLANDİYA’DA ÖĞRETMENLİĞE YAKLAŞIM NASIL?
Röportajımıza ülkemizde de bir efsane haline gelen Finlandiya modelini tanımakla başlıyoruz. Finlandiya’da eğitime ve dolasıyla öğretmenliğe yaklaşım nasıl? Öğretmen olmak için nasıl bir eğitimden ve hangi sınavlardan geçiyorlar?
Ardı ardına sorduğumuz sorulara özenle yanıt veren Yamaç, öncelikle eğitimin politik bir araç olarak kullanılmadığını belirterek şunları söyledi:
“Finlandiya’da hükümetler eğitim politikalarını sık sık değiştirmez. Eğitim reformları bilimsel araştırmalara, öğretmen görüşlerine ve uzun vadeli hedeflere göre şekillendirilir. Öğretmenlik bir politika malzemesi değil, devletin en önemli yatırımlarından biri olarak görülür.
Finlandiya modelinde öğretmenlik, akademik olarak yüksek başarı gösteren öğrencilerin başvurduğu, toplumda saygınlığı yüksek bir meslek olarak konumlandırılmıştır. Eğitim fakültelerine giriş son derece seçicidir. Bu değerlendirmelerde, yalnızca akademik başarıyı değil, aynı zamanda iletişim, liderlik ve etik değerlere uygunluğu da ölçerler.
Eğitim fakülteleri bilimsel araştırma, uygulamalı eğitim ve akademik derinlikle donatılmıştır. Öğretmen adayları, üniversite eğitimi boyunca uzun süreli ve rehber öğretmen eşliğinde uygulama yapmaktadır. Bu uygulamalar gerçek sınıf ortamlarında gerçekleşir ve sürekli geri bildirim süreciyle desteklenir. Bu sayede mezun olan bireyler, mesleklerine hazır şekilde sahaya çıkabilmektedir.
Bu nedenle mezun olan öğretmen adaylarına yeniden bir sınav ya da ek bir eğitim süreci uygulanmaz; çünkü sistem, kendi yetiştirdiği bireye güven duyar. Bu güven ile eğitim yatay hiyerarşik bir yapıda organize edilir. Öğretmene müthiş bir mesleki özerklik tanınır.”
ÖĞRETMENLER NASIL İSTİHDAM EDİLİYOR? ATANAMAMA KORKUSU VAR MI?
Finlandiya’nın sekiz kez üst üste dünyanın en mutlu ülkesi seçildiğini biliyoruz. Dünyanın en mutlu ülkesinde öğretmenler nasıl istihdam ediliyor, atanamamak ya da mesleklerini icra edememek gibi korkuları var mı?
Finlandiya’da öğretmenlik eğitimi alan bir bireyin iş bulamaması ya da mesleği dışında bir sektörde çalışmak zorunda kalması nadir rastlanan bir durum olarak karşımıza çıkıyor. Bunun birkaç temel sebebi var. Öncelikle eğitim fakülteleri kontenjanları, ülkenin ihtiyaç duyduğu öğretmen sayısına göre belirleniyor. Her yıl kaç öğretmene ihtiyaç olduğu, bölge bazlı planlamalarla hesaplanıyor ve eğitim fakültelerine ona göre öğrenci alınıyor. Bu da gereksiz yığılmaları ve arz fazlasını önlüyor.
İkincisi, öğretmenlik mesleği yalnızca kamu okullarında değil, çeşitli özel eğitim kurumları, belediyeler, araştırma merkezleri, yetişkin eğitimi kuruluşları ve üniversitelerle bağlantılı projelerde de istihdam alanı bulabiliyor. Bu çok yönlü istihdam yapısı, öğretmenlerin esnek ama güvenceli bir kariyer yolu izlemesine olanak tanıyor.

ATANAYAMAN ÖĞRETMENLER SORUNU VE AKADEMİ ÖĞRETMENLİĞİN İTİBARINI ZEDELİYOR
Siz Türkiye’de öğretmenlik yapmış, sınıfa girmiş birisi olarak buradaki sorunları nasıl değerlendiriyorsunuz, iki ülke gözleminize de dayanarak sizce nasıl adımlar atılmalı?
“Türkiye, Finlandiya ile kıyaslandığında, akademik derinlik, uygulama yoğunluğu, toplumsal saygınlık ve mesleki özerklik gibi alanlarda hâlâ gelişime ihtiyaç duymakta ve bu gelişim planında dünyadaki örneklerden ders alması gerekmektedir. Aksi hâlde, öğretmenlik mesleği hem toplum nezdinde daha da itibar kaybına uğrayacak hem de öğretmen adayları sürekli sınavlara ve belirsizliklere mahkûm kalacaktır.
Bakın Türkiye’de eğitimcilik mesleği, uzun yıllardır “atanamayan öğretmenler” sorunu ile gündemde. Bu durum, öğretmenliğin bir meslek olarak sosyal güvenliğini ve saygınlığını zedeliyor. Gençler yıllarca okuyup bir mesleğe hazırlanıyor, ancak sistem onlara iş güvencesi sağlayamıyor.”
Tam bu noktada MEB’in son “reformlarından” birisi olan Milli Eğitim Akademisi’ne dair görüşlerini sorduk. Bu tarz reformlar yapısal sorunları çözebilir mi? Milli Eğitim Akademisi’nin eğitim fakültelerindeki sorunların bir kabulü olduğuna dikkat çeken Aytuna Yamaç, şu ifadeleri kullandı:
“Milli Eğitim Akademisi, öğretmen adaylarının eğitim fakültelerinden mezun olduktan sonra bir kez daha sınava tabi tutulmalarını ve sonrasında yeniden bir eğitim sürecinden geçmelerini öngörmektedir. Bu yaklaşım, ilk bakışta öğretmenliğin niteliğini artırma çabası gibi görünse de, aslında Türkiye’deki mevcut sistemin temel zafiyetlerine işaret etmektedir. Zira, bir eğitim fakültesinden mezun olan bireyin mesleğe başlamadan önce yeniden sınava alınması ve ardından altı ay ile bir yıl arasında değişen bir “ek eğitim” sürecine tabi tutulması, sistemin kendi lisans programlarına duyduğu güvensizliği açıkça ortaya koymaktadır. Bu noktada, eğer öğretmenliğe geçişte nitelik artırımı hedefleniyorsa, yapılması gereken şey yüksek lisansı zorunlu hâle getirmek ve böylece öğretmenlik mesleğini Finlandiya’da olduğu gibi bilimsel temelli bir yapıya oturtmaktır.
Sorunun çözümüne yönelik önerilen akademi sistemi ise bu temel problemi doğrudan ele almak yerine, semptomları bastırmayı hedefleyen geçici bir önlem izlenimi vermektedir. Üstelik Akademi’nin nasıl bir akademik kadro ile yapılandırılacağı, hangi bilimsel ilkelere dayanacağı ve uygulama sürecinin nasıl işleyeceği henüz net değildir. Bu da uygulamanın pedagojik değil, daha çok bürokratik bir tasarı olarak algılanmasına neden olmaktadır.”