Pandemi, deprem ve seçim gibi olaylar sonrasında, AKP’nin uyguladığı ekonomik politikalar, Türkiye genelinde emekçilerin hayatlarını sürdürmelerini neredeyse imkânsız hale getirdi. Bu politikaların en derin etkisi, ekonomik krizin en ağırlıklı hissedildiği şehirlerden biri olan İstanbul’da belirgin bir şekilde görülüyor.
İstanbul, göz alıcı güzellikleri ve zenginlikleri ile bilinse de ekonomik açıdan çöküş yaşayan emekçi sınıf için adeta bir kıskaç haline geldi. Uçuk kira ücretleri, artan yaşam maliyetleri ve işsizlik felaketi gibi acımasız gerçekler, İstanbul’da yaşayanların temel ihtiyaçlarını karşılayamayacağı bir karanlık döneme dönüştürdü.
Patronların Ensesindeyiz‘den Merve Güzey’in haberine göre bu karanlık tablo altında ezilenlerden biri belediyelerde çalışan emekçiler. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin 30 iştiraki altında çalışan 85 bin emekçi, ekonomik sıkıntıların pençesinde çırpınıp duruyor.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı birçok iştirak, düşük maaşlar, kötü çalışma koşulları, taşeron işçilere yönelik adaletsizlikler ve yetersiz ücret politikaları gibi sorunlarla sıkça gündeme geliyor.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) hemen hemen tüm hizmetlerinde yankı uyandıran sloganı “16 Milyon için Çalışıyoruz”, şüphesiz ki kenti deneyimleyen pek çok kişinin ilgisini çekmiştir. Ancak, bu sloganın ardındaki gerçeklik, şehrin resmi verilere göre 16 milyonluk nüfusu için çalışan İBB emekçileri için oldukça acımasız bir tabloyu yansıtıyor.
İBB emekçilerinin çalışma koşulları İstanbul gibi büyük bir şehirde yaşamak için kısıtlayıcı yönler barındırıyor. 2023 yılının ilk 6 ayında asgari ücretin yüzde 55, ikinci 6 ayda ise yüzde 34 artış gösterdiği ve enflasyonun ise katlanarak arttığı bir dönemde, İBB ulaşıma ilk 6 ayda yüzde 30, ikinci 6 ayda ise yüzde 51 oranında zam yansıttı. Asgari ücret artışının hemen ardından ulaşıma alınan bu zam kararı, aynı hız ve ciddiyetle belediye çalışanları için alınmadı.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, “2022 Aralık ayında İstanbul’da dört kişilik bir ailenin yaşam maliyeti tam 27 bin 596 TL. Yani neredeyse dört kişi de en az asgari ücretle çalışmalı ki bunun üzerine çıkabilsin ki böyle bir aile demografisi ülkemizde yok” ifadelerini kullanmışken, belediye çalışanları neredeyse asgari ücrete mahkûm edildi.
İBB işçileri için geçinmek daha da zorlaşıyor
Sendikalar ile İBB yetkilileri arasındaki Toplu İş Sözleşmesi (TİS) müzakereleri ya sonuçlanmıyor ya da olumsuz bir şekilde sonuçlanıyor. Belediye işçileri zam talebinde bulunurken, belediye yönetimi tarafından sunulan zam teklifleri, enflasyonun çok altında kaldı.
Genel durumda, ulaşım ücretlerine bir gecede yüksek oranda zam yapan belediye, “Açlık Sınırı 27 bin TL” şeklinde komik açıklamalar yapmasına rağmen, kendi işçilerine kendi açlık sınırının altında ücretler verdi.
Aylardır bir sonuca ulaştırılamayan, sümen altı edilen zam talepleri yok sayılıyor, belediye işçileri sefalete mahkûm ediliyor.
İBB çalışanlarının içinde bulunduğu çetin durum apaçık ortada. Gece gündüz demeden çalıştırılan işçiler kiralarını, mutfak masraflarını, çocuklarının eğitim giderlerini ve zorunlu yaşam ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanıyor hatta ve hatta artık geçinemez hale geldi.
‘Kemer sıkmak istemiyoruz, insanca bir ücret istiyoruz’
2023 yılı Şubat ayı itibarıyla İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) iştiraklerinde yapılan TİS görüşmeleri olumlu sonuçlanmadı ve işçiler belediye önlerine grev kararları almaya başladı. İşçiler hak taleplerini net ve kararlı bir şekilde ifade etti:
”– İnsanca yaşayacak bir ücret için tüm ücretler iyileştirilmelidir.
– Belediye şirket işçilerine uygulanan ayrımcılık son bulmalıdır.
– Kadro ve ilave tediye haklarımız derhal verilmelidir.”
Belediyede çalışan işçilerin bu talepleri yetkililere sorulduğunda, “Sendikalar arasındaki yetki davalarının sürdüğü” yönünde savunma yapıldı. Ancak, sendikaların yetki davalarının Şubat itibarıyla kesinleştiği, Genel-İş, Belediye-İş ve Hizmet-İş’e yetki verildiği; İBB ile sendikaların görüşmelerinde ise bir sonuç alınamadığı net bir şekilde anlaşıldı. İBB Meclisi Grup Sözcüsü Mesut Kösedağı ise, “Bu iş bırakma sadece İBB’de uygulanmamıştır. Sendikaların bağlı olduğu bütün işverenlerin olduğu yerlerde uygulanıyor” şeklinde savunma yaptı.
‘Ayın ortasını bile getiremiyoruz’
İBB iştiraklerinde çalışan işçiler, artan enflasyonla metro ve tramvaylarda çalışan 2 bin 500 işçinin aldığı ücretlerin eridiğini belirtiyor. Bu işçilerden 250’sinin aldıkları maaş, yılbaşında yürürlüğe giren asgari ücret olan 8 bin 500 liranın altında kalmış, belediye bu işçilerin maaşını asgari ücrete çekmişti. Demiryolu gibi zor bir sektörde çalışıp mevcut ekonomik şartlarda bu ücretlerle geçinmenin zor olduğunu belirten işçiler, “Yüzlerce arkadaşımız ay ortasını bile getiremiyor” dedi.
2023 yılının ikinci yarısına adım attığımız bu dönemde, İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) iştiraklerinde Toplu İş Sözleşmesi (TİS) görüşmeleri oldukça kritik bir aşamada seyretmeye devam etti. Ancak, belediyelerin işçilerin talep ettiği zam oranlarını kabul etmemesi, TİS süreçlerinin sonlanmasını engelliyordu.
Asgari ücrete yapılan zam oranlarının henüz işçilere yansımamış olduğu bir dönemde, Temmuz ayında gerçekleşen ikinci zam, iştiraklerde çalışan işçilerin maaşlarını asgari ücret seviyelerine düşürdü. Kötü çalışma koşulları ve taşeronluk sorunları da eklenince, belediye çalışanları yaşayamaz hale geldi. Bu şartlar altında birçok iştirak sırasıyla grev kararı almak zorunda kaldı.
İkinci 6 aylık dönemde Boğaziçi AŞ, İSPER AŞ, İSTAÇ AŞ, İSPARK, İSBAK, BELBİM ve İSTON AŞ gibi birçok iştirakin Toplu İş Sözleşmesi (TİS) süreci sonlanmaması ve taleplerin karşılanmaması işçiler arasındaki öfkeyi giderek artırarak belediye patronlarına karşı tepkileri yükseltti.
Görkemli törenin arkasında işçileri memnun eden bir karar yok
İBB Boğaziçi AŞ, Kültür AŞ ve Ulaşım AŞ’de de örgütlü olan DİSK Genel-İş, eşitlik ve insanca ücret için 11 Temmuz’da ülke çapında 1 günlük iş bırakma kararı açıkladı. Sendika, görüşmelerin devam ettiği TİS’lerde insanca ücret teklif edilmesini; diğer işyerlerinde ise ek protokol talep etti.
İBB’nin işçilerle anlaşamaması üzerine sendikaya bağlı işçiler 11 Temmuz’da greve çıkma kararı aldı. Ardından 31 Temmuz’da İzmir Büyükşehir Belediyesi, İzmir Metro AŞ’deki TİS sürecinde uzlaşılamadı, 625 işçisi de demiryolu işçisi grev kararı aldı.
İzmir’deki metro işçilerinin grev kararının ardından kentte hayatın durması ile İBB Belediye Yönetimi Boğaziçi Yönetim AŞ ile olan TİS sürecini hızlandırdı ve 4 Ağustos’ta görkemli bir törenle ile TİS imzalandı. Ancak o görkemli törenin arkasında işçileri memnun eden bir karar yoktu.
Boğaziçi AŞ ile DİSK Genel-İş arasında imzalanan toplu iş sözleşmesine göre çalışanlar ilk 6 ay en düşük 19.670 TL, ikinci 6 ay ise 24.476 TL brüt maaş alacak. Bir ailenin yaşam maliyeti 38 bin TL’yi geçmişken ilk 6 ay yüzde 45, ikinci 6 ay yüzde 20 maaş zammı kararı ise işçilerin yaşam koşullarını iyileştirmeye yetmiyor. Aynı sözleşmede mesai saatlerinin 45 saatten 40 saate indirilmesi ise, emsal teşkil edebilecek bir karar olmasına rağmen bu kazanımın hayata geçme tarihi Mart 2024 olarak belirlendi.
Ağaç AŞ direnişi
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin bir diğer iştiraki Ağaç AŞ’de de durum farklı değildi. DİSK’e bağlı Birleşik Tarım-Orman Sendikası (BTO-SEN) üyeleri, ücretlerinin iyileştirilmesi talebiyle Ağustos ayı itibariyle Saraçhane’de bulunan İBB binası önünde toplanmaya başladı. İşçiler, 14 Ağustos’ta Saraçhane önünde direnişlerine başlayarak taleplerini dile getirdi. İşçiler, süresiz eylem kararı alarak İBB’nin Boğaziçi AŞ ile imzaladığı sözleşmedeki haklarına dahil edilme talebinde bulundu.
Ağaç AŞ işçileri, İstanbul’da park, bahçe, sahil, yol kenarları gibi birçok yerin temizliğini ve bakımını gerçekleştirmekte ve asgari ücretin yılda iki kez belirlendiği süreçte en az üç ay boyunca asgari ücretle çalıştıklarını ifade etti. Temmuzda belirlenen asgari ücret artışından sonra, ücretlerinden yol ve yemek giderleri düşürüldüğünde asgari ücretin altında kaldığını belirtildi.
‘Örgütlenmekten başka kurtuluşumuz yok’
Direnişe katılan işçilerden biri “En ağır işi biz yapıyoruz en düşük ücreti biz alıyoruz. Hemen hemen her işi bize yaptırıyorlar. Yazın sıcak havalarda kavruluyoruz kışın soğuk havalarda donuyoruz. Yeterli önlemler alınmadan sahada bulunuyoruz. Yeterli ekipmanlarımız yok. Yılda bir kere saha ekipmanları alıyoruz parçalana kadar kullanmak zorunda kalıyoruz. Çocuklarımız ve ailelerimiz için direnmek zorundaydık. Geçinemiyorduk. Örgütlenmekten başka kurtuluşumuz yoktu! İşten atılma tehditlerine rağmen direnmeye devam ettik. Aksi halde hayatımıza devam ettiremezdik” dedi.
Ağaç AŞ’nin 14 Ağustos’ta eşit ücret ve yan haklar talebiyle Saraçhane’de başlattığı direniş 8. günde kazanımla sonuçlandı. Ücret zammının yanında ilk kez yan haklar kazanıldı!
‘Kazanım, bizlere cesaret verdi!’
Ağaç AŞ işçisi kazandıkları mücadeleyi şöyle değerlendirdi: ”8 günlük kararlı direnişin ardından net ücretimiz 20 bin TL oldu! Bu ücret hala İstanbul’da yaşam standartlarının oldukça altında olsa da bu direniş bize şunu gösterdi: Yan yana geldiğimiz sürece, bize dayatılan koşulları kabul etmek zorunda değiliz. Bu kazanım bize cesaret verdi!”
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı İSTON ve İSBAK’ta Belediye-İş sendikası, uzun süren mücadele sonucunda 3 yıl süren yetki davasını kazanarak bu iki şirkette Şubat ayında yeniden yetki sahibi oldu. Ancak, bu kazanım sonrasında İBB yetkilileri ile yapılan TİS görüşmeleri Mayıs ayında başladı. Ancak, İBB yetkilileriyle yapılan müzakereler sonuçsuz kaldı. Türk-İş’e bağlı Belediye-İş Sendikası, belediye iştiraklerinden İSTON AŞ, İSBAK AŞ ve BİMTAŞ’ta anlaşma sağlanamaması nedeniyle 21 Eylül Perşembe günü grev ilan edeceklerini açıkladı.
Grevden bir gün önce, İBB ve Belediye-İş yönetimi arasında gece saatlerinde beklenmedik bir şekilde TİS imzalandı. Bu imza ile iştirak şirketlerinde çalışan işçilerin 12 bin liralık ücretlerine yapılacak zammın toplu iş sözleşmesinde yüzde 60 olarak belirlendiği öğrenildi. Belediyeye bağlı şirketlerde sendikaya üye olan İBB işçileri, talep ettikleri hakların karşılanmadığı ve kendilerinden habersiz bir şekilde sözleşme imzalandığı gerekçesiyle Belediye-İş’in Fatih’teki İstanbul Şube Başkanlığı binasının önünde eylem gerçekleştirdiler.
‘Sefalet ücretine mahkûm edildik’
İSBAK ve İSTON işçileri süreci şöyle anlattı:
”Perşembe günü grev kararı açıklanmasını beklerken sabahın erken saatlerinde TİS’in imzalandığını öğrendik. Bizlere sorulmadan TİS imzalandı. 3,5 yıldır sadece enflasyon farkını alıyoruz. Bizlere sendika tarafından insanca bir maaş vaat edildi ancak sefalet ücretine mahkûm edildik. Kapalı kapılar arkasında belediye patronları ile anlaştılar, sendika bir gecede bizleri sattı.”
Sendikaya olan tepkiler giderek artıyordu. TİS’i kabul etmeyen işçiler, sendika binası önünde protesto eylemlerine devam ederken, Belediye-İş, çözümü sendikayı ablukaya alarak ve kepenkleri indirerek buldu. Belediye-İş ise yaptığı açıklamada, olayların provokasyon olduğunu belirterek İBB ile oturulan masada yüzde 90 oranında zam konusunda anlaşıldığını açıkladı.
Peki gerçekler ne?
İşçilerse ”Bizlere yüzde 90 net zamma imza atıldı denildi. Ancak bu ücret Eylül ayı maaşlarımıza brüt üzerinden yansıdı. Geriye dönük ödemelerimizde hak gaspına uğradık, 20 bin seyyanen ödenek ile 6 aylık emeğimizin üzerine çöktüler. 3 seneden fazladır düşük ücretlerle sömürülüyor, mobbinge uğruyoruz. Tek isteğimiz insanca bir yaşam olmasına rağmen provokatör ilan edildik” diyerek zam açıklamasının arkasında yatan gerçekleri aktardı.
Ağustos ayında TİS sürecini tamamlayan İSPER, BELBİM, MEDYA AŞ ve diğer iştiraklerde durum çok farklı değildi. Görüş aldığımız işçiler belediye sürecini kesin bir dille özetledi.
‘Zorluklar karşısında muhatap bulamıyoruz’
İSPER işçileri çalışma koşullarını şöyle anlattı:
”İşyerlerinde yaşadığımız zorlu çalışma koşulları, yerel seçimlerin yaklaşmasıyla birlikte daha da ağırlaştı. Görev tanımlarımız dışında işler veriliyor. Karşılaştığımız mağduriyetlerin nedenini anlayamıyor ve yaşadığımız zorluklar karşısında muhatap bulamıyoruz. Enflasyon koşullarına göre zamlar alıyoruz deniyor ama bu, haberlerde yansıtılan şekilde değil. Maaşlar zamanında yatırılmıyor ya da eksik yatırılıyor. Temel ihtiyaçlarımızı karşılamak için maaşlarımız yetersiz geliyor. Kiralar, faturalar, market alışverişi derken üstüne bir de İBB’nin ulaşım zammı ekleniyor. Maaşlarımıza yapılan ek zamları kâr amacı güderek eksiksiz yansıtıyorlar. Robot gibi yaşamaktan kendimizi alıkoyamıyoruz. Uyuyoruz, uyanıyoruz, işe gidiyoruz ve paramız yettiğinde belki bir kahve içebiliyoruz.”
‘Masada birileri zengin olurken bizler, vergiler ve borçlar altında ezildik’
Seçimler yaklaştıkça işyerlerinde mobbingin arttığını vurgulayan işçiler şunları söyledi:
”Haklarımızı savunduğumuzda ya da olması gereken bir durumu izah ettiğimizde üstümüze kapıyı gösteriyorlar. İşçinin emeği hiçe sayılıyor. Kapıda bekleyen insanlar olduğu düşüncesiyle ‘sosyal belediyecilik’ iddiasından çıkıp tam bir patron gibi davranıyorlar. Toplu İş Sözleşmesi sürecimiz bütün işçiler olarak kâbus gibi geçti. Masaya ilk kez Nisan’da oturuldu ve Eylül’de anlaşmaya varıldı. Ancak anlaşma işçilerin mutlu olduğu şekilde sonlanmadı. Bizler maaşımıza zam alamazken aylarca her şeyin fiyatı arttı ve masada birileri zengin olurken, vergiler ve borçlar altında ezildik. Geriye dönük ücretleri Kasım ayına giriyoruz ve hâlâ alamadık. Yoksullukla burun buruna çalışan belediye emekçileri her geçen gün daha da borçlar altında ezilmeye mecbur bırakılıyor. Bizden kesilecek her şeyi çok güzel planlayıp kesiyorlar ancak emeğinin değerini vermek olunca kimseyi bulamıyoruz.”
‘Sefalet ücretlerine ve baskıya karşı birleşme zamanı gelmiştir’
Patronların Ensesindeyiz Belediye Emekçileri Dayanışma Ağı belediye işçilerinin gittikçe artan hayat pahalılığı ve çalışma koşullarının kötülüğe karşı mücadele çağrısında bulundu:
”Belediye emekçileri bu sefalet ücretlere, mobbinglere, uzun saat çalışmalarına karşı bir araya gelmeli ve örgütlenmelidir. Haklarımızı savunmak için birlikte mücadele etmeli ve çalışma koşullarımızı iyileştirmek için taleplerimizi yükseltmeliyiz. Emeğimizin karşılığını almalı, insanca yaşam koşullarına ulaşmalıyız. Birleştiğimizde güçlenir, haklarımızı savunabilir ve değiştirmek için adımlar atabiliriz. Bu mücadelede yan yana gelmeli, dayanışma içinde olmalı ve birlikte hareket etmeliyiz. Sefalet ücretlerine ve baskıya karşı birleşme zamanı gelmiştir!