Özel içerik:

ABD ablukasına 60 yıldır direniyorlar! Küba heyeti Türkiye’de

Ercan Küçük Soykırım seviyesine ulaşan ve 60 yılı aşkın süredir...

Sanal kumar bağımlılığı! Zafer Partili Aslan uyardı:  Her 10 çocuktan 8’i…

Zafer Partisi Genel Başkan Yardımcısı Esmaül Hüsna Aslan, dijital...

Toplum Çalışmaları Enstitüsü’nden Kaybolan Çocuklar Raporu

8 yıldır istatistiği bile tutulmuyor! Diyarbakır’da sekiz yaşındaki Narin Güran’ın...

‘Bahar hepimiz için bir umut’

Hıdırellez’i kutlamaya erken başlıyoruz. Küçükçiftlik Park’ta bugün keyifli bir kutlama programı var. Sahneye çıkacak isimlerden biri de kendine iyi gelen şarkıları seslendirecek Şevval Sam… Sanatçıyla Hıdırellez’i konuşmaya başladık, laf ikinci el giysilerine kadar uzandı.

Hıdırellez heyecanıyla başladık konuşmaya ve zaman nasıl geçti anlamadık.Şevval Sam bu akşam Hıdırellez’i kutlamak için Küçükçiftlik Park’ta düzenlenecek yılın en büyük açık hava bahar festivalinde sahneye çıkacak. Baharı onun güzel sesiyle karşılayabilirsiniz. Öncesinde festival alanındaki çalgıçengi gruplarını izleyebilir, Roman çadırlarında eğlenebilir, çaputla süslenmiş dilek ağaçlarına dileklerinizi asabilir, piknik alanlarında arkadaşlarınızla buluşabilir ya da oyun parkındaki jonglörleri izleyebilirsiniz. Ama öncesinde Şevval Sam’ın dünyasına göz atmaya ne dersiniz?

■■ Hıdırellez ile başlamak isterim. Bu akşam bir konseriniz var. İzleyiciyi nasıl bir ortam bekliyor?

Hıdırellez baharın gelişinin müjdecisi. Biz “ölümlüler” masalları, ritüelleri seviyoruz. Her zaman bir şekilde umudun peşinden gidiyoruz. Bahar hepimiz için bir umut. Çiçeklerin açması, güneşin yüzünü göstermesi, karakışın bitmesi… Bu kutlamada da içinde neşe olması gerekiyor. Herkesin üzerindeki ağır kış etkisini bertaraf edecek bir repertuvar hazırladık. Her yöreden şarkıların olduğu, aşkın, neşenin, dansların olduğu bir repertuvar.

■■ Sizin her sene kendinizce uyguladığınız bir Hıdırellez ritüeliniz var mı?

Benim bildiğim, sabaha karşı gül ağacının altına dileklerin yazılı olduğu bir kâğıt bırakmak. İyiliği herkes için diliyorum. Benim kendim için arzuladığım herhangi bir şey eğer başka birinin hayrına değilse, onun iyiliğine zarar verecekse olmasın. Kendi isteklerimi “Bütünün iyiliğiyle birlikte” diye notlarıma eklerim.

■■ Bir de sahile gidip ev sahibi olmak için ev çizmek, evlenmek için yüzük çizmek gibi ritüeller de var…

Galiba bölgelere göre de değişiyor. Ben aslında tüm fırsatları değerlendiriyorum. Tabiatta beni heyecanlandıran bir şeyle karşılaştığımda mutlaka o anda bir durup ana odaklanırım. Yeni ay çıkar “Ay gördüm Allah amentü billah hayrıma hayır şerrime estağfurullah” derim, bunu da annemden öğrenmiştim. Gün doğumunda uyanırım, sabahı gördüğüm için şükrederim. Bir çiçeğin canlı rengini gördüğümde ona iyice yaklaşıp rengine doyasıya bakarım, akşam güneşini gördüğümde gözlerimi kısıp kirpiklerime yansıyan ışığın kırılmasına odaklanarak “Akşam güneşinin ışığı içime dolsun” derim. Genelde çok materyalist isteklerim yoktur. Hayatta en önemli şeyin sağlık olduğunu düşünürüm. Sağlığım yerinde olduğunda her türlü problemin altından kalkabilirim. Hayatta kötü diye bir şey olmadığına, sadece derslerin ve deneyimin bilgiye dönüştüğüne inanıyorum.

■■ Sizi en heyecanlandıran, en sevdiğiniz mevsim hangisi?

Hayatta hiçbir şey için “en” diyemiyorum. Her birinin ayrı güzelliği var. Karı çok seviyorum ama baharı çok özlüyorum. Yaza bayılıyorum, ama sonbaharın renklerine âşığım. Tabiat kusursuz. Kusurları yaratan biraz da biz insanlarız. Hayatın ve tabiatın çeşitliliğine hayranım. Bu yüzden bana “Hangi renk, hangi müzik, hangi tarz, hangi bölge?” vesaire sorsanız hiçbirine “en”li bir cevap veremem herhalde.

■■ Kendinizi iyi hissetmek için neler yaparsınız?

Mizah dergileri okuyorum. Ben gerçek bir mizah âşığıyım. Güldürerek eleştirmek karşısında saygıyla eğiliyorsunuz. Mizah zekâyla doğru orantılı. Mizahi bakış açısında gördüğüm zekâ beni çok iyi hissettiriyor. Tabiatın içinde olmak, sağlıklı olmak da iyi hissettiriyor. Çok sosyal biri sayılmam ama hayata dair konuşabileceğim birileriyle bir arada olmak iyi geliyor. Karavanla tatil yapmak… Hayatın içinde olmayı seviyorum. “En’lerim yok” demiştim ya, tek bir şeyin peşinden gitmektense, öğrenmek için kendime sınır koymamayı seviyorum. Benim için dünyanın bütün dinleri, bütün felsefeleri ve ideolojileri içerisinde insan olmayı öğreten unsurlar var. Bilginin çeşitliliği ve yeni şeyler öğreniyor olmak beni iyi hissettiriyor. Bu öğrencilik hiç bitmeyecek gibi. ‘

BAHÇIVANLIK YAPMAK İSTİYORUM’

■■ Sinema filmleri ve projeler için de şarkı söylediniz. Dizilerde rol aldınız. Müzik programları yaptınız. Sinema, müzik… Sizi en iyi hissettiren şey hangisi? Yaptığım her şey bana keyif veriyor. Yeter ki o anın içinde olayım. Oyunculuğu çok seviyorum. İnsana dair bir laboratuvar çalışması gibi. Müzik ise benim için bir konuşma biçimi. Genelde sevdiğim şarkıları söylüyorum. Farklı tarzları denemek başka türlü bir keşif süreci… Hepsinin bendeki karşılığı farklı. Dünyanın çeşitliliği benim için ilham kaynağı. Şu anki çalışma temposu durulmaya başladığı dönemde başka şeyler de yapmak istiyorum. Resim yapmayı özledim. Daha ileriki yıllarda da bahçıvanlık yapmak istiyorum.

■■ Yeni albümünüzün çalışmaları devam ediyor. Nasıl bir albüm bekliyor bizi?

Bu albümde ait olduğumuz toprağın kokusu olacak. 2012 ve 2014’te Harbiye Açıkhava Tiyatrosu’nda “Toprak Kokusu” adında muhteşem 2 konser yaptık. O kadar güzel geri dönüşler oldu ki bunu albüm yapmaya karar verdik. Çerkezce, Çeçence, Kürtçe, Zazaca, Ermenice, Azerice, Makedonca… Karadeniz ve Ege ezgilerinin yanı sıra uzun hava da olacak, protest bir şarkı da… Hepsini söylemek elbette imkânsız ama söylemek istediğim daha onlarca şarkı var. Kültürel açıdan ne kadar zengin bir toprak üzerinde yaşıyoruz. Anadolu’da 40’tan fazla halk yaşamış, diller konuşulmuş. Hepsinin türküleri, aşkları, acıları birbirine karışmış. Burası onlarca kültürün ait olduğu bir toprak parçası. Bu albüm de “Toprak bana ait” diyenlerin değil, kendini bu topraklara ait hissedenlerin albümü olacak.

■■ Aynı zamanda yazıyor musunuz?

Bir şeyler karalıyorum. Kendi içimde, kendi kendime yazıyorum.

■■ Ortaya çıkarmayı düşünmüyor musunuz?

Yok düşünmüyorum. Bir yandan oyunculuk, bir yandan müzik, bir yandan yazarlık, ressamlık hepsi aynı anda olamayabilir. Birinden birine odaklanmak gerekiyor. O bir konsantrasyon meselesi. Hayatın akışına kendini bırakmış biriyim. Bazen bir kanal açılıyor ve bir akış başlıyor. O zaman kendi kontrolümün dışında bir şeyler yazmaya başlıyorum. Aslında şarkı söylerken de aynı şey oluyor. Bunları kendime ait görmüyorum. Dünyada herkes bir şeylere aracılık ediyor. Ben de sadece o sorumluluğu taşıyorum ve en iyi, en dürüst biçimde bunu aktarmaya çalışıyorum. ‘

İYİ Kİ ŞARKI DA SÖYLÜYORUM’

■■ En son “Kara Kutu” adlı dizide konuk oyuncu olarak yer aldınız değil mi?

Evet, 2 bölüm oynadım. Ama özlemişim oyunculuğu. 2008’de “Ben galiba biraz ara vereceğim bu oyunculuk meselesine çünkü bu koşullarda çalışmak istemiyorum” diyenlerden biriyim belki de. En son Engin Günaydın’ın açıklamasının olduğu röportajını okuyunca, herkesin isyan noktasına gelmeye başladığını gördüm. İyi ki şarkı da söylüyormuşum. Şarkı söylemeseydim, belki istemediğim işlerde çalışmak zorunda kalabilirdim. Bu insanın ruhunu boşaltır, yaratıcılığını, işine olan saygısını ve aşkını yok eder.

■■ Oyunculukta daha çok ne tip roller ilginizi çekiyor?

Komediyi çok seviyorum. Durum komedisini, anın kendisinin komik olma halini seviyorum. Hayatın içinde komik anlar vardır, onları yakalayan bir gözün yazdığı senaryo benim için keyifli olur. Öte yandan, özgün dramatik hikâyeleri de seviyorum.

‘BAZEN AŞKTA HATIRALAR BİLE BİRBİRİNİ TUTMUYOR’

■■ Özel hayatınızı çok merak ediyorum. Aşkı nasıl yaşarsınız?

Bu konuları çok fazla sevmiyorum ama aşk çok kişiye özel yaşanan bir şey. Bazen bir bakıyorsunuz sizin yaşadığınızla, karşınızdakinin yaşadığı arasında uçurumlar oluyor. Siz ortak bir şey yaşadığınızı zannediyorsunuz ama o kişi aslında bambaşka bir şey yaşamış, siz bambaşka. Hatıralar ve bıraktığı etkiler de birbirini tutmayabiliyor. Aşk kişiye özel. Ben emekçi ruhlu bir insanım. Hayatta yaptığım her şeye emek veririm, kıymet bilirim. Arkadaşlarıma, anneme, çocuğuma, işime, aşkıma, kendime verdiğim emek arasında bir fark yok. Bir de her yaşın aşkı farklı oluyor. Aşkla insan büyüyor. İyi bir öğretmen aslında. Gençlikte yaşadığınız aşkla olgunluk döneminde yaşadığınız aynı olmuyor. Öte yandan her ilişkinin kendine ait bir karakteri oluyor. Bir önceki ile bir sonraki ilişki içerisindeki “siz” değişebiliyor. Yaş ilerledikçe insanın şefkat ihtiyacı artıyor ve daha çatışmalı değil daha huzurlu bir ilişki arayışında oluyorsunuz. Bu da aşk… Gözünün içine bakmak, kıyamamak, özen göstermek. Zaten özenin ne anlama geldiğini insan belli bir yaştan sonra daha iyi anlıyor.

‘KULAÇ HESABIYLA YÜZEMEM AMA BALIKLARI SAATLERCE İZLEYEBİLİRİM’

■■ Özel bakım formülleriniz var mı? Spor yapıyor musunuz?

Düzenli spor yapmıyorum. Doğanın içinde olmayı seviyorum. Spor salonunda olmaktan çok sıkılıyorum. Denizde kulaç hesabıyla yüzemem ama gözlüğümü takıp balıkları izleyerek saatlerce yüzebilirim. Tabiatın içinde saatlerce yürüyebilirim. Spor yapıyor olmak, fit olma fikri beni motive etmiyor, hafif ve sağlıklı olmayı seviyorum. Dolayısıyla yediklerime dikkat edip dengelemeye çalışıyorum. Et ve tavuk yemiyorum. Ayda yılda bir balık yiyorum. İhtiyacım olan proteini yumurta, peynir ve arada sırada yediğim balık ve tabii bakliyat karşılıyor. Avokado ve siyah mercimekteki protein miktarı ete eşdeğerde. Yeni tahlil yaptırdım, son derece sağlıklıyım bu arada, merak edenler için söyleyeyim. Az pişmiş, az yağlı sebzeler yiyorum. Hamur işlerini çok seviyorum ama az yemeye çalışıyorum. Fırından yeni çıkmış bir ekmek, anne elinden çıkmış bir börek dayanamayacağım şeyler. Bakliyat ve tahıllarla aram iyi. En çok ihtiyacımız olan şeyin temiz hava olduğunu düşünüyorum. Kuzey Ormanları’nı bitirdikten sonra nasıl olacak bilmiyorum? İyi oksijen alan insanların kilo sorunu olmuyor. Oksijenin vücutta yağları yakma gibi görevi var. Temiz oksijen almak, hafif beslenmek bu işin sırrı. Kaçırdığım zamanlarda, kahvaltıda ya da akşam yemeğinde baharatlı yiyeceklerle metabolizmamı hızlandırmaya çalışıyorum.

‘GİYİNMEK BİLE DENGE İSTİYOR’

■■ Zamansız bir tarzınız var; müzikte de giyim kuşamınızda da…

Giyinmeyi bilen biri değilim aslında. Yıllarca buna odaklanmamışım. Bu işi çok iyi yapan, işine saygı duyduğum bir arkadaşım var; Esra Başıbüyük. Onunla çalışıyorum. O benim profesyonel olarak stil danışmanlığımı yapıyor. Ben de bir yandan öğreniyorum aslında. Çalıştığımız süreçte giyinmenin de bir denge olduğunu gördüm. İyi giyinmek için çok paraya ihtiyacınız yok. Giydiğinizin sizin ruhunuzu yansıtması en önemli şey.

■■ Sahne için seçtikleriniz arasında olmazsa olmazlarınız var mı?

Orada da bazı kriterler devreye giriyor. Vücut oranlarınız, ayakkabının ne kadar görüneceği bile önemli. Bazen çok rahatsız ayakkabılarla sahneye çıkabiliyorum. Uzun süre ayağımda kalıyor. Bakıyorum zorlanıyorum, atıveriyorum ayağımdan ayakkabıları, başlıyorum zıplamaya.

7 SORUDA ŞEVVAL SAM 

En son izlediğiniz film: En son “PK” adında bir Hint filmi izledim. Hafif bir film ama eğlenceli. Müzikal filmleri çok severim. Bir tek “Karanlıkta Dans”ı izlediğime pişman oldum. Öyle ağladım ki bir hafta kendime gelemedim. Ben mutlu sonları seviyorum galiba.

En son okuduğunuz kitap?: Hıfzı Topuz’un Neyzen Tevfik’in hayatını anlattığı kitap. Şimdi de Fikret Mualla’yı okuyorum, yarıda henüz. Biyografiler çok ilgimi çekiyor.

En son izlediğiniz oyun?: Mete Horozoğlu’nun oynadığı “Kurusıkı” adlı oyunu izledim.

Seyahat etmeyi sever misiniz?:Elbette, kim sevmez ki?

Yurtdışı gezilerinizde nereleri ziyaret edersiniz?:Tasarım dükkânları, bit pazarları, ikinci el dükkânlar.

İkinci el giyer misiniz?: Tabii. Bir sürü sahne kıyafetim ikinci el. Bir kıyafete onlarca para vereceğime bir barınağa bağışlamayı ya da bir çocuğu okutmayı tercih ederim.

Evinizde hayvan besler misiniz?: Evet 5 kedim var

HIDIRELLEZ NEDİR?

Asya’dan Anadolu’ya farklı din, coğrafya ve kültürleri alarak günümüze ulaşmış, sağlık, bereket, bolluk, şans, kısmet gibi dileklerin gerçekleşeceği bir gün olduğuna inanılıyor. Hıdırellez, Anadolu’da yaygın inanca göre, bereket getiren karalarda dolaşan Hızır Peygamber ile denizlerin hâkimi olan İlyas Peygamber’in buluştuğu gün olarak biliniyor. Hızır’ın yaşam suyu içerek ölümsüzlüğe ulaştığına ve özellikle baharda aramızda dolanarak bolluk ve sağlık dağıttığına inanılıyor. Doğanın canlanması, yaz mevsiminin başlangıcı olarak kutlanıyor.

Ekin Türkantos 03.05.2015

HABERTÜRK

Son Eklenenler

ABD ablukasına 60 yıldır direniyorlar! Küba heyeti Türkiye’de

Ercan Küçük Soykırım seviyesine ulaşan ve 60 yılı aşkın süredir...

Sanal kumar bağımlılığı! Zafer Partili Aslan uyardı:  Her 10 çocuktan 8’i…

Zafer Partisi Genel Başkan Yardımcısı Esmaül Hüsna Aslan, dijital...

Toplum Çalışmaları Enstitüsü’nden Kaybolan Çocuklar Raporu

8 yıldır istatistiği bile tutulmuyor! Diyarbakır’da sekiz yaşındaki Narin Güran’ın...

Yeni FETÖ, Menzil mi?

Nasıl bu kadar büyüdüler, zenginleştiler? Hangi bakanlıklarda kadrolaştılar? Yeni...

Gündeme Dair

ABD ablukasına 60 yıldır direniyorlar! Küba heyeti Türkiye’de

Ercan Küçük Soykırım seviyesine ulaşan ve 60 yılı aşkın süredir...

Sanal kumar bağımlılığı! Zafer Partili Aslan uyardı:  Her 10 çocuktan 8’i…

Zafer Partisi Genel Başkan Yardımcısı Esmaül Hüsna Aslan, dijital...

Toplum Çalışmaları Enstitüsü’nden Kaybolan Çocuklar Raporu

8 yıldır istatistiği bile tutulmuyor! Diyarbakır’da sekiz yaşındaki Narin Güran’ın...

Yeni FETÖ, Menzil mi?

Nasıl bu kadar büyüdüler, zenginleştiler? Hangi bakanlıklarda kadrolaştılar? Yeni...

‘Ekonomist Bilal, babanın saraydaki harcamalarına bir bak’

CHP Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır, Hazine ve Maliye...

ABD ablukasına 60 yıldır direniyorlar! Küba heyeti Türkiye’de

Ercan Küçük Soykırım seviyesine ulaşan ve 60 yılı aşkın süredir devam eden ABD ablukasına karşı mücadele eden Küba devletinden bir heyet, Türkiye’ye geldi. Türkiye Komünist...

Sanal kumar bağımlılığı! Zafer Partili Aslan uyardı:  Her 10 çocuktan 8’i…

Zafer Partisi Genel Başkan Yardımcısı Esmaül Hüsna Aslan, dijital bağımlılığın çocuklar üzerindeki etkilerine dikkat çekerek özellikle sanal kumar bağımlılığına karşı aileleri uyardı. Her 10...

Toplum Çalışmaları Enstitüsü’nden Kaybolan Çocuklar Raporu

8 yıldır istatistiği bile tutulmuyor! Diyarbakır’da sekiz yaşındaki Narin Güran’ın kaybolduktan sonra cansız bedenine ulaşılması ve bu süreçte yaşananlar Türkiye’deki kayıp çocuklar gerçeğini bir kez...