Nuri Şahin’le ligin kalburüstü, Avrupa kupaları adayı bir takımı haline gelen Antalyaspor, Sergen Yalçın’la yenilgisiz 6 maçın ardından kendi evinde Fenerbahçe’ye, iyi direndiği maçta 2-0 yenildi.
Fenerbahçe kalan en zor 2 deplasmanından bir tanesinden, bu defa hatasız savunmasıyla 3 puanla çıktı ve şampiyonluk yolunda adeta “tarlada hazine” buldu.
Fred’in yokluğu Dzeko ve Szymanski’yi etkiliyor
Fredsiz oyun işini belli ki İsmail Kartal, Dzeko’nun derine koşuları ve kafasına, vücuduna atılan uzun topla çözmüş ve iyi çalışıyor sistem.
Uzun toplarda, derinde ve yay çevresinde oyunu kuran Dzeko servisleri harika yapıyor. Çok iyi kaleci performansları ve şanssız kaçan goller olsa da hem geçen hafta hem Antalya maçında, çoğu santrforun panikle gol deneyeceği zor anlarda soğukkanlı kalıp topu tutarak gol çıkaran da o oldu.
Takımını çok iyi yönlendire de, 37 yaşındaki bir oyuncu için bu yorucu oluyor. Haliyle de “yorgun son vuruşlar” kaçınılmaz oluyor.
Szymanski için de durum farksız değil. Polonyalı yıldızın ısı haritası, Fred’in olduğu maçlarda ceza yayı sağ tarafı ve ceza sahası içinde, Fredsiz maçlarda orta saha ve ceza yayı çevresinde yoğunlaşıyor. İstek ve konsantrasyon sorunu olmasa da, kaleden uzak kaldıkça skora katkısı düşüyor.
Oyunu geniş görebilen ve teknik kapasitesi yüksek olan İrfan Can – Szymanski rotasyonu düşünülebilir ama Dzeko, sakatlık olmadığı sürece sahada bulunacaktır ve bulunmalı da.
Cengiz ilk defa liderlik yapıyor
Roma, Leicester City, Marseilles. Hepsi büyük kulüp ama şampiyonluk adayı değiller.
Cengiz artık oynadığı her turnuvanın favorisi bir takımın yıldızı ve mental olarak bu yarışa hazır.
Şimdiye kadar doğrudan 15 puan kazandırdı ve formayı da geri verecek gibi durmuyor.
Zemin değil manralite sorunu
Aralık ayında, bir sabah TV’de Japon İmparatorluk Kupası final maçına denk geldim. Kawasaki ve Kashiwa arasındaki maç ilgimi çekmese de taraftar ve sahayı görünce maçı izledim, zemin ve tribünler cezbetti. 0-0 ile penaltılara giden, kalitesiz futbola rağmen izledim.
Bu hafta, Japonya’nın çok üzerinde futbol oynanan Türkiye’de de kupa maçları var. Japon bir futbolsever, Antalyaspor – Beşiktaş maçına denk gelse izler mi?
İzlemez. Çünkü pirinç tarlasına dönmüş sahada futbol oynanmaz. Şanslı olanın topu kaleye girer, şanssız olanın topu yarım metre sonra çamura saplanır.
O rezil saha, imaj olarak maçın önemsiz olduğunu düşündürür öncelikle. Albenisi yok, çekmez iter. İzlemez kimse.
Gecekondu binası gibi deplasman tribünü, spikerin bile oyuncuyu tanımayacağı mesafeden çekim. İzlemez Japon o maçı. Beşiktaşlı bile kapatabilir televizyonu.
Umarım bu satırları bir kulüp yöneticisi oturur okur ve -haklı olarak- şikayet ettikleri yayın gelirleri ile Kawasaki – Kashiwa arasında oynanan Japon İmparatorluk Kupası final maçı arasındaki korelasyon üzerine düşünür.
Bataklık gibi olan zeminler değil; futbolu yöneten mantalite.