Türk sinemasının gözü kara kahramanı ‘Kara Murat’ ile özdeşleşen Cüneyt Arkın: Artık kahraman yaratılamıyor, sadece Kenan İmirzalıoğlu o çizgiyi yakaladı. Rol aldığı son yapımlarda hep yoksulun, ezilenin yanında oldu. Kodu mu oturtuyor, verdiği sözü tutuyor.
Türk sinemasının efsanevi aktörlerinden Cüneyt Arkın, 100’üncü yılında atağa kalkan Türk sinemasının son durumunu GÜNAYDIN’a değerlendirdi…
Yeni ‘Kara Murat’ filmini nasıl buldunuz?
O tür filmlerde çekilen kahrı ben bilirim; şimdi daha iyi imkanlar var ama yine de çok zor. Bu tarz bir film çekerken, iş yapacak mı yapmayacak mı diye işkence çeker insan. Şimdi bir genç çıkıyor, afişlerde soyunup vücut gösteriyor. Bir kahraman imajı yaratacaksın ve seyirci kendisini o kahramanla özleştirecek. Çünkü bizim halk kahramanları sever; kahraman olmazsa kendisi yaratır.
AFİŞTE BİR AT OLMALIYDI
Sizden sonra ilk kez ‘Kara Murat’ çekildi. Sizce olmuş mu?
Evet, benimkiler seriydi; bu ikincisi… Türk halkı; topluma, insanına, hayvanına, yoksuluna, devletine yakın olanı, dost olanı hemen benimser. Çok uğraşmışlar, masraf etmişler. Ama filmin afişinde çıplak vücutlu bir erkek yerine, at üstünde Osmanlı kıyafetli birisinin olmasını isterdim. Afişte at olması önemliydi.
Kamera önünü özlüyor musunuz?
Hayır, setler beni ruhen yormuş. Yılgın atlar vardır; bütün yükü çeker çeker, bir gün gelir boş arabayı çekemez. O yılgınlıktır işte. Bende de öyle oldu. Sette o yılgınlığı hissediyorum.
‘Tutmaz’ denilen bir filminiz oldu mu?
‘Vatandaş Rıza’ diye bir film çektim. O güne kadar beni hep at üstünde görenler, ‘Bu film tutmaz’ dedi. Öyle bir tuttu ki, yıllarca Anadolu’da ‘Vatandaş Rıza’ diye çağrıldım. Oğlum Murat, o filmde 6 yaşındaydı. Bir sahnede Murat geldi, “Beni babamdan kimse ayıramaz” dedi. Herkes ağladı.
Sağlığınız nasıl bu aralar?
Her filmde darbe yedim ben. 2010 yılında ameliyat oldum, o da hırpaladı beni. 12 saat sürdü; ensemden kuyruk sokumuma kadar her omurganın arasına metal koyup arayı açtılar. Omurgamda kayma vardı çünkü.
Filmlerinizde dublör kullanmadığınıza pişman mısınız?
Severek yaptım bu işi ve başarmak zorundaydım. Aksi halde ‘Gitti artist oldu, başaramadı, doktorluğa döndü’ derlerdi. Karatede siyah kuşağa geldim. Sirkte bir yıl geceli gündüzlü çalıştım. Şimdi birisi çık sın; iki atın arasında dört nala gitsin, sonra atın biri devrilsin, öteki atla gitsin de görelim!
Sizin kuşak, sinemadan çok para kazandı mı?
Filmlerden çok büyük paralar almadık. Biz, para ve şöhretin anlamını bilemedik. Fikret Hakan da, Orhan Günşiray da hastalandıklarında devlet hastanesinde, iki-üç kişilik odalarda tedavi gördü. Böyle mi olacaktı?
Cüneyt Arkın’dan sonra bir yenisi geldi mi?
Hayır ama iyi oyuncular var. ‘Filinta’ dizisindeki gibi mesela. Fırsat verseler Kenan İmirzalıoğlu sıyrılır çıkar ama yine de benim fiziğimde kimse yok.
BAKMAYI BİLMİYORL AR
Neleri eksik görüyorsunuz yeni jenerasyonda?
Bakmayı ve görmeyi bilmiyorlar, okumuyorlar. Ben kamera önünde nasıl duracağımı Londra’da ders alarak öğrendim. Bakışın, duruşun çok önemli.
Son yıllarda hiç kahraman çıkmadı mı peki?
Kahraman yaratılamıyor; sadece Kenan İmirzalıoğlu o çizgiyi yakaladı. Son iki-üç dizisinde yoksulların tarafında olan karakterleri oynadı. Kodu mu oturtuyor, çok dürüst, söz verdi mi ölüm pahasına o sözü tutuyor. En önemlisi; ailesine, çevresine ve halka karşı iyi.
Oyunculuğu nasıl peki?
İyi oyuncu… Detayları çok iyi yakalıyor. Mesela çok sert baktığı bir anda, birden gözlerini kısıp tebessüm edebiliyor.
Kıvanç Tatlıtuğ’u nasıl buluyorsunuz?
Kıvanç’ın önceki dizileri iyiydi ama ‘Kurt Seyit’i götüremedi. Çocuk iyi oyuncu, pırıl pırıl bir genç ama o diziye oturmadı. Sesi de ince. ‘Kurt Seyit’ duvara tosladı. Senaryo hatalı, rejisör kötüydü.
YÖNETMENLİKTEN İYİ PARA KAZANDIM
Yönetmenliğe nasıl bakıyorsunuz peki?
Bugüne kadar 30 filmde yönetmenlik yaptım; aslında en iyi parayı da kendime çektiğim filmlerde kazandım. Ama yönetmenlik yaptığım filmlerdeki oyunculuğum iyi değildi. Nerede zoom yapılacak, nerede şaryo gelecek diye aklım dolu oluyordu. O iki dünyayı bir araya getiremedim. Mesela Türkan Şoray ile ‘Küskün Çiçek’ diye bir film çektik, epey de masraf yaptık. O filmde Türkan alıp götürdü oyunu. Çok büyük bir oyuncudur Türkan.
ÖZCAN’IN HALKLA İLİŞKİSİ İYİ
Özcan Deniz de son filminde oynamak yerine, senaristliği ve yönetmenliği tercih etti.
Çok doğru yapmış. Biz Özcan’la, TGRT’de çalıştığımız dönemde birkaç kez birlikte Anadolu’ya gittik. Orada halkla ilişkisini gördüm. Gayet güzel bir ilişki kuruyordu insanlarla. Onları yakalayabiliyordu. Hatta benim ekibimde üç-dört kız vardı, Özcan’ı çok beğeniyorlardı. Çok doğulu bir tipti o zamanlar; şimdi de öyle ama biraz daha modern olmaya başladı.
EŞİMDEN ÖNCE ÖLMEK İSTERİM
Yeniden dünyaya gelseniz ne olurdunuz?
Yine eşim Betül’ün sevgilisi, kocası olurdum. Oyunculuğu gördüm, yaşadım; gözüm hep doktorlukta kaldı. Doktor olarak hayatımı sürdürmeyi isterdim. Anadolu’da yıllarca doktorluk yaptım; yeniden dünyaya gelsem hayat boyu doktor olmayı denemek isterdim.
76 yaşındasınız, ölüm korkusu hissediyor musunuz?
Ölümden korkmuyorum. Sadece Betül’den evvel ölmek isterim. Allah göstermesin, yalnız kalmak istemem. Bir günlüğüne bir yere gittiğinde bile onu çok özlüyorum. Onsuz bir günü bile düşünemiyorum ya! Evlendirme programlarında ‘Aşık olmak istiyorum’ diyorlar ya, ben aşka acıyorum onları görünce. Aşk; bir bütünün iki parçası olmak, ilahi bütünlük demek. Öyle kutsal ve erişilmez bir şey.
Hüseyin Hatun 08.02.2015