Birçoğumuzun televizyon programlarından tanıdığı, ‘Dişi Haydar Dümen’ benzetmesi yapılan cinsel terapist Op.Dr. Gökçen Erdoğan ile cinsellik ve kadına ilişkin konularda Yurt Gazetesi’ne konuştu.
Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı, cinsel terapist, hipnoterapist Op.Dr. Gökçen Erdoğan’ı sık sık televizyonda görüyoruz. Türkiye, bir kadının televizyona çıkarak çatır çatır cinsellik konuşmasına pek de alışkın değil. ‘Dişi Haydar Dümen’ benzetmesi yapılan Gökçen Erdoğan ile kendisine en çok hangi sorunlarla gelindiğini, kadının erkekten, erkeğin kadından ne istediğini konuştuk. Tartışma yaratan doğum kontrol, kürtaj ve sezaryen konularını da değerlendiren Gökçen Erdoğan, cinsel estetiğin burun estetiği gibi yaygınlaştığını söyledi.
‘Yolu Haydar Dümen açtı’
Sizin için ‘dişi Haydar Dümen’ diyorlar. Cinsel terapist olmaya nasıl karar verdiniz?
Haydar Dümen’e saygım büyük, yolu o açtı elbette ama yaşadığım dönemin Gökçen Erdoğan’ı olmak daha anlamlı benim için. Bildiğiniz gibi kadın hastalıkları ve doğum uzmanıyım. Jinekolojik tüm vakaların fiziksel sorunlara dayanmadığını biliyordum ama mesleğimde geçirdiğim yıllar, beni psikolojik sorunların yoğunluğu konusunda şaşırttı. Huzursuzluk, stres, kaygı, korku ne kadar yoğunsa, cinsel yaşam ve bunun beraberinde getirdikleri de o kadar sancılı oluyor. Baktım, biz gelenek yaşatmakla insan yaşatmak arasında tercih yapmak zorunda hisseden, kız kadın ayrımını gereğinden fazla keskinleştiren, erkeklerin taşıma kapasitesini sınırsız zanneden, iki kişilik şeyleri tek kişilik düşünen, seks yalnızca üreme için yaşanıyor zanneden bir ülkeyiz. Elimi başka bir açıdan da taşın altına koymam gerekiyordu.
Kadınlar ve erkekler size en çok hangi sorunla geliyorlar?
Kadınlar vajinismus sorununda bana sonsuz güven duyuyorlar, bu terapide birincil uzmanlığım sanırım. Onu kadınlarda cinsel isteksizlik takip ediyor. Erkeklerde ilk ikiye ise erken boşalma ve ereksiyon sorunu giriyor.
“Kadın duygusuzluktan, erkek dırdırdan şikayetçi”
Peki ilişkide çok ne talep ediliyor, partnerlerde neyden şikayet ediliyor?
Kadın, duygularıyla var olduğu unutulmasın ve cinsel organının dışında kalbi ve aklı da değer görsün istiyor. En çok da hassasiyetlerinin yeterince önemsenmemesinden şikayetçi. Erkek ise dırdırdan şikayetçi. Erkeğin kadından en büyük isteği haline bırakılmak, bir şeye zorlanmamak ve kalıba sokulmamak.
Terapilerde tanık olduğunuz olayları ”Gizli Kapaklı Şeyler” kitabınızda derlemişsiniz. İlginç şeylerle karşılaşıyor musunuz?
Öyle şeylerle karşılaşıyorum ki eminim şu an sizin ilginç anlayışınızla benimki arasında dağlar kadar fark oluşmuştur. Hiç kimse göründüğü kadar basit değil. İnanılmaz suretlerden inanılmaz karakter ve öyküler çıkıyor. Herkes gizli dünyasını ustalıkla yaşıyor.
“Erkeğe vize doğuştan, kadın kuyrukta bekliyor”
Türkiye’de cinselliğe başlama yaşı kaç?
Giderek düşüyor, erkek çocuklarda 13-14’e, kız çocuklarda 16’ya dek düştü. Bunun ne kadar korkutucu olduğunu görüyorsunuz değil mi? Daha yanlışı ne biliyor musunuz? 30 yaşında dahi cinselliği doğru bilmeme ve yanlış yaşama. Çocuklar, bedenlerini ve karşı cinsin farklılığını öğrenmeye, tanımaya 3-4 yaşlarında başlıyorlar. Son derece olağan ve dürtüsel. Bunu tehlikeli yapan, ebeveynlerin süreci yönetme bilgisizliği ve başarısızlığı.
Türkiye’de kadınların cinsel profiline baktığımızda nasıl bir tablo ortaya çıkıyor? Kadınlarda cinselliğe yönelik baskı nelere neden oluyor?
Utanan, bastıran ve hataya götürecek gizli meraklarla boğuşan ve daima daha öteye itilen bir kadın profili var ülkemizde. Sevişme, üreme, aşk, bunlar iki kişilik. Ama bir tarafın vizesi doğuştan verilmiş, diğeri hevesi kaçana kadar vize kuyruğu bekliyor. Buna mecbur ediliyor. Giyim kuşamına karışılan erkek eş gördünüz mü ya da ilk cinsel birlikteliğini yaşaması için annesi tarafından bir erkeğe para ödenen kadın? Erkekle kadının toplum gözündeki yeri aynı değil. Oturup kalkmayı bilen kadınlar kıymetli ama ben bir erkeğin oturup kalkmasındaki bilgisizliğe dair bir şey duymadım. Alenen çifte standart. Kadınların fazla bastırılmasının yarattığı tehlikelere bu kadar kör olunmasına, sağır kalınmasına kırgınım. Çünkü der ya büyüklerimiz büyük dertler için; ‘Bir Allah bilir, bir de ben.’ Hah işte bir de ben. Yanlış ve sevgisiz evlilikler, evden kaçmanın sayısız kötü sonucu, töre cinayetleri. Erkekler için de tehlike var elbette. Sağlıklı cinsel bilgi ve deneyimin olduğu yerde sapkınlık olmaz. Gazetelere, ana haber bültenlerine bakın ve yalnızca kadınlara değil, erkeklere de ettiğimiz kötülükleri görün.
Cinsel hayatta heyecanın bir yaşı var mı sizce? Heyecanı canlı tutmak için neler yapmalı?
Heyecanın yaşı yok ama dozu var. Şaşırtıp gülümseten de bir oranı. Şöyle ki; gençken 5 doz ancak heyecanlandırırken yaş aldıkça tek doza dek düşer bedenin ve ruhun heyecanı ‘alabilme kapasitesi’. Ama öte yandan gençken heyecanlanmak kolay olduğundan heyecan, yaş almış birine geldiği kadar kıymetli gelmez bir gence.
“Cumhurbaşkanı, Sara Hanım’dan uzman yorumu dinleyecektir”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, doğum kontrolünü ülkeye ihanet olarak nitelemişti. Siz bir doğum kontrol uzmanı olarak ne
düşünüyorsunuz?
Sayın Cumhurbaşkanımız, eminim ki en başta Başbakanımız Davutoğlu’nun meslektaşım olan eşi Sare Hanım’dan bu konuya ilişkin uzman yorumu
dinlemiş ya da dinleyecektir. Çünkü doğum kontrolünün kadın sağlığı açısından da önemi büyüktür. Ekonomimizin,
asıl, ‘yedirilip içirilemeyecek, dahası okutulamayacak ve akıl fikir vicdan sahibi insanlar olarak yetiştirilemeyecek çocuklar’ tarafından çıkmaza sokulabileceğini fark etmeliyiz. Sokaklarda ziyan olacak çocuklar istemeyiz değil mi? Her aile bakabileceği sayıda çocuk yapmalıdır. Buna da hem ekonomik hem de psikolojik açıdan bakmak şart. Sayın Erdoğan’ın ülke
nüfusunu genç ve üretici tutmak isteğini anlıyor ve bu konudaki fikrini tamamen ona bağlıyorum. Ancak onun da
bakılabilen çocuklardan yana dua
ettiğini düşünüyorum.
Daha önce de sezaryen ve kürtaj tartışmaları yaşanmıştı. Bu konuda fikriniz nedir?
Bu ülkede herhangi bir siyasi fikre kapılmaksızın yapılabilecek çok basit bir tespit var: sezaryen keyfi bir haldı, kürtaj ise neredeyse doğum kontrol yöntemine dönüştü. Bu iki duruma da bir hekim olarak şiddetle karşı çıkmakla birlikte, kadınların bireysel kararlarının saygıyı hak ettiğini hatırlatmak istiyorum. Kadınlara önerim ise yalnızca istedikleri için herhangi bir uygulamada diretmesinler, doktorları onlar için en doğru olanı tespit edecektir.
“Mutfak parasından artırıp vajina estetiği yaptırıyorlar”
Son dönemlerde cinsel estetik de revaçta. Bu konuda nasıl talepler geliyor?
Eskiden burun ameliyatı az rastlanır bir şeydi ve üst gelir grubuna mensup insanların tercihi olabiliyordu. Derken bu değişti ve herkesin ulaşabildiği bir imkan haline geldi. Cinsel estetiğin de yalnızca 1 yılda dahi bu konuda kat ettiği yola inanamazsınız. Türk kadını bu işe kolay adapte oldu. Mutfak masrafından artırıp biriktirip vajinal dudak dolgusuna gelinir oldu. Vajina daraltma, her sınıftan kadının rüya operasyonu olmaya aday. Yuvaları kurtarmanın, heyecanlı ilişkinin, ateşli ve dahası eskisi gibi bir cinsel birleşmenin anahtarı sayılıyor neredeyse. Eşler birlikte gelip karşılarında nasıl bir penis ya da vajina görmek istediklerini de anlatıyorlar artık. “Erkeklerin en çok tahrik olduğu” diye bir genelleme var ve kadınlar o sınıfa girmek için araştırıyor buluyor seçiyor ve hayata geçiriyorlar. Erkeklerin de bu cinsel estetik furyasına hatrı sayılacak ölçüde kapılmalarına az kaldı diye düşünüyorum.
26.01.2015