İmamların tepki çeken açıklamalarını İlahiyatçı-Yazar Nazif Ay ile konuştuk.
ERCAN KÜÇÜK
Türkiye’de son dönemlerde bazı imamların sosyal medya araçlarını da kullanarak yaptıkları açıklamalar ve verdikleri vaazlar çok tepki çekiyor. Kadınları hedef alan, pedofiliyi meşrulaştırmaya çalışan, müziğin yasaklanmasını isteyen imamları değerlendiren İlahiyatçı-Yazar Nazif Ay, “Fetva falan değil bu. Bunun adı sapıklıktır. Kendilerini sergileyenler açıkça Allah’a ve peygambere savaş ilan ediyorlar.” Dedi.
Teknolojinin geldiği nokta itibariyle sosyal medyayı bütün kesimler çok yoğun kullanıyor. Son dönemde medyanın da sık sık gündemine bazı imamların yaptığı açıklamalar geliyor. En son gündeme gelen konu olarak İsmailağa Cemaati’ne yakınlığıyla bilinen FM Tv’de programa çıkan bir imam müziğin zinayı çağrıştırdığını, müzik çalınca şeytanların omuzlarımızda ayaklarıyla ritim tuttuğunu ve bu sayede dans ettiğimiz hatta 1.5 yaşındaki çocuğun bile hareketlendirdiğini öne sürerek ‘yasaklanması gerekir’ vaazı verdi.
Müziğin yasaklanmasını istemek imamların tepki çeken ilk açıklaması da değil. Daha önce, sosyal medyada 300 bini aşkın takipçisi bulunan İmam Halil Konakçı, “Bak sokaklar ne hale geldi! Kasap dükkanı gibi. Et görmekten içimiz dışımıza çıkıyor artık. 100 yıl önce dedelerimizin yatak odasında görmediği kıyafetleri biz çarşıda pazarda plajda görüyoruz. Bu kadınların başında yok mu adamları abileri babaları kocaları? Tamam ateistsin, imanın zayıf… Ya hiç kıskanmıyorsun lan?” diyerek kadınları hedef almıştı.
NAMAZ KILMAYANLAR ÖLDÜRÜLMELİ
İlahiyatçı Ebubekir Sifil de bir açıklamasında namaz kılmayanların öldürülebileceğini şu sözlerle ifade etmişti: “Bir adam var çok laubali davranıyor. Efendim, aslında namazın önemini biliyor. Kılmamak için herhangi bir meşru mazereti yok. Yani eli sağlam ayağı sağlam suya kavuşmuş, abdest alma sıkıntısı yok, namaz kılma sıkıntısı yok, zaman sıkıntısı yok vesaire. Bu adam keyfi olarak namazı sürekli biçimde aksatıyorsa cezaya çarptırılır. Çağırılır, azarlanır. Çağırılır, tekdir edilir. Çağırılır, dövülür. Devam ederse taziren öldürülebilir.”
Şanlıurfa’nın Haliliye ilçesine bağlı Mevlana Halid Camii İmamı Mehmet Şükrü Dörtbudak’ın kadınları ve çocukları hedef aldığı ortaya çıkmıştı.
Dörtbudak şöyle demişti.
“Geçenlerde hanımla beraber dedik: ‘Çarşıda biraz alışveriş.’ yapalım. Yola çıktık ama insan çıktığına bin pişman oluyor. Gözünü yerden kaldırmayacaksın ancak kafana ne çarparsa önüne duvar mı geliyor? Kadın mı geliyor? Kim geliyor çarpacaksın yani. Kız çocuğunu görüyorum, zavallı eğitilmemiş, ana-baba öğretmemiş. Bacağında bir tayt, ince, ten rengi, başında da başörtüsü. ‘Kızım yazık günah değil mi? Niye ayağına bir pijama, bir etek giymedin?’ dedim. ‘İşte pijamam var.’ dedi. Onu pijama zannediyor, onu örtü zannediyor. Bütün vücudunun hatları, avret yerinin her tarafı ortada belliyken, daracık ve sımsıkı olan, ten renginde olan, vücudunun her şeyini belli eden bir şeyi Allah aşkına söyleyin giysi olabilir mi, örtünme olabilir mi?”
PEDOFİLİNİN SEBEBİ AİLELERMİŞ
Dörtbudak, başka bir açıklamasında ise çocuklara elbise giydirilmesi nedeniyle pedofili suçunun arttığını savunmuştu: “Bayram vesilesiyle görüyoruz sokaklarda, kız çocuklarına giydirdikleri elbiseler. Aman yarabbi. ‘E çocuktur.’ Çocuktur var mı? Çocuk kendinden alıştıracaksın. Çocuğun kolu, göğsü, her tarafı açık, atlet gibi elbiseler, mini etek bacak açık ondan sonra pedofili suçtur. Pedofili akımı sen körüklüyorsun. Sen insanların gözüne tahrik edici şeyler ortaya koyarsan, batının getirdiğinden giysiyi, edebi, ahlakı aileye koyarsan, çoluk çocuğuna yaşatırsan tabii ki toplum bozulur, tabii ki pedofilik suçlar da artar. Tavşana kaç diyoruz, tazıya tut diyoruz. Önce suçu, eylemi oluşturacak ortamları yok etmek lazım.” ifadelerini kullandı.
DİNE KARŞI PARALEL YAPI
Son dönemde imamların tepki çeken açıklamalarını İlahiyatçı-Yazar Nazif Ay ile konuştuk. “Tanrılaşmaya çalışan bir din adamlığı zümresi görüyoruz” diyen Ay, yapılan açıklamaların da fetva değil sapıklık olduğunu vurguladı. Röportajlık’a konuşan Ay şunları söyledi:
“Tarikatlar, cemaatler ve din üzerinden siyaset üreten bütün mekanizmalar örgütler sapıktır net. Ve bunlara bağlı olanlar eğer devlet görevlisi, kamu görevlisi ise bunlar da ağır sapıktır. İster savcı olsun ister öğretmen hâkim veya devletin mekanizmasında önemli görev alan herhangi bir kimse bürokrat neyse. Çünkü bu dine karşı paralel bir yapı demektir. Yani tarikat cemaat bizim tarihimizdeki tasavvuf gibi falan değildir. Tasavvufta önemli kişiler yetişti. Ahmet Yeseviler, Yunus Emreler falan. Bunlar Alperen insanlar. Orta Asya’nın ahlakını Anadolu’ya, Balkanlara aslında gidebildikleri her yere yaydılar. Fakat zamanımızın siyasetten daha çok cesaret alan, feyiz alan, hatta para alan güçleri, bunları ister diyanetin içerisinde eser diyanetin dışında. Fazla ileri gitmeye başladılar. Bir nevi kendileri ilahlaştılar Tanrılaştılar.
TANRILAŞMAYA ÇALIŞAN DİN ADAMLIĞI ZÜMRESİ
“Bir dindar kendine dikkat etmezse önce alim olmaya çalışır, sonra allame olmaya çalışır. Müceddid, Müştehit daha sonra Mehdi olmaya çalışır. Sonra peygamber olmaya çalışıyor. Fakat bu da yetmez, Tanrı olmaya çalışır. Bugün Tanrılaşmaya çalışan bir din adamlığı zümresi görüyoruz. Cesaretini de, siyasal iktidardan alıyor. Çünkü bunlara bu net ifadeyi kullanmadan, bunların sapık olduğunu -çünkü Allah bunların sapık olduğunu söylüyor. Hakaret falan değil.- Eğer hakaret olarak görüyorsa onun içerisine kendisini çekecek. ‘Ötekilendim. Ben dava açacağım’ dava açamazsın. Sen açtığın anda mahkeme yoluyla da sapıklığın ortaya çıkar. Çünkü Allah’ın ayetlerini getiririm. Dalalet ifadesini kullanıyor. Dine karşı başka bir din örmeye çalıştığın zaman sen dalalet içerisindesin. Dalalet kelimesinin eş anlamlısı sapıktır. Allah dini, din insanların başına bela olsun diye gevezelik yapılsın diye göndermedi. Allah’ın dini gönderme amacı insanların yüzünü güldürmektir. Eğer din yüzünü güldürmüyorsa insanların o din falan değildir, insanların başına beladır. Bugün Allah’ın İslam’ı değil, İslamcıların İslamı milletin başına belâ. Ve bugün din konuşulmasından Allah bile bıktı. Ya gına geldi artık Allah’a. Bu kadar din konuşulmaz.
ALLAH’A KARŞI SAVAŞ VAR
“Bir kudsi hadis vardır: Siz eğer günah işlemeseydiniz ben diyor, günah işleyen bir topluluk yaratırdım. Ya bırakın insanları artık. Sevap günah falan diye şey yapmayın sıkmayın. Bugün bu din alanında kendini göstermeye çalışıp sapkınca laf edenler artık bunlar sapıklıktır. Fetva falan değil bu. Bunun adı sapıklıktır. Kendilerini sergileyenler açıkça Allah’a ve peygambere savaş ilan ediyorlar. Bugün savaş var. Muhammed peygambere karşı savaş var. Allah’a karşı savaş var, İslam’a karşı savaş var. Biz bugün ne yapıyoruz biliyor musun? İslamcıyız diyenlere İslam’ı öğretmeye çalışıyoruz. Sıkıntımız burada. Onları gerçekten Müslüman olmaya davet ediyoruz. Öyle bir karanlık dönem içerisinden geçiyoruz ki adam radikal şekilde ‘ben İslamcıyım’ Diyor. Biz ona Müslümanlığın ne olduğunu hatırlatmaya çalışıyoruz. İslam dünyasının dışındaki güçlerle bir kavga etmiyoruz, İslamcılarla kavga ediyoruz. Çünkü onlar Allah ve peygamberle kavga etmeye çalışıyor.
Atatürk’ün kurmuş olduğu cumhuriyetin daha doğrusu kurmuş olduğu bir örgütün kendisine ihanetiyle karşı karşıyayız. Kendisini inkar ediyor. Ve insanlar devlete karşı güvenini de kaydediyor. Devletin bir organizasyonu Diyanet işleri Başkanlığı. Devletin içerisinde hiç değilse bu sapınca fikirleri ortaya saçmaması gereken kişilerin sergiledikleri tutumun karşısında devlet niye kendisini yok ediyor diye bir soru oluşuyor milletin kafasında. Ama bu kişiler mutlaka bağımsız yargının karşısına geçecekler ve hesap verecekler. Allah’ın karşısında hesap vermeyi bir kenara bırakıyorum. O başka bir şey. Mizanla ilgili meseleyi sonraya bırakıyorum. Ama bağımsız yargıda ve tüm dünyanın kabul ettiği etik anlayış karşısında hesap verecek bunlar. ”