‘Büyük sanatçılar Gezekten yetişti’
Onur Akay’ın, Yıldırım Gürses’le 15 sene önce yaptığı ve hiçbir yerde yayınlanmayan söyleşisi, ilk kez Aydınlık Gazetesi’nde yayınlandı. Söyleşide Yıldırım Gürses’in ilk bestesinin ‘İçime Hep Hüzün Doluyor’ olmadığı ortaya çıktı.
18 Kasım 2000 tarihinde yitirdiğimiz Türk musikisinin unutulmayacak bestecilerinden Yıldırım Gürses, ölümünden çok kısa süre önce son söyleşisini bana vermişti. O yıllarda sahne çalışmalarım nedeniyle yazdığım dergideki köşe yazılarıma ara vermek zorunda kalınca söyleşi yayınlanmadı. Geçtiğimiz günlerde Yıldırım Gürses’in sanatçı eşi Ayla Gürses’i kaybettik. Arşivimde Ayla hanımla olan fotoğrafımı ararken, Yıldırım Gürses’le yaptığımız konuşmanın kasetine ulaştım. 2012 yılında yaptığım öneri ile kabul edilen ‘Türk Sanat Müziği Günü’ için, özel haber yapan Aydınlık Gazetesi’nde yayınlamak istedim…
İşte o röportaj:
Yıl 2000. Yıldırım Gürses’in çok sayıda bestesinin söz yazarı Mustafa Sevilen ve eşi Ömür Sevilen’le beraber Yıldırım hocamızın Etiler’deki villasına gittik. Bana ‘şeker oğlum’ derdi. Bizi eşi Ayla Gürses’le beraber kapıda karşıladı.
Kaseti 15 yıl sonra dinleyince duygu dolu anlar yaşadım…
– Onur Akay: Sahnede söylediğiniz ilk şarkı hangisi?
Yıldırım Gürses: O tarihlerde radyolarda Türk müziği çalınmıyordu. Zaten iki radyo vardı.Ankara Radyosu ve İstanbul Radyosu. Kendi aramızda, kendi musikimizi, kendi eğlencemizi yapabilecek şekilde birtakım toplantılar düzenlediler. Ona ‘gezek’ diyorlardı Bursa’da. Bugünkü duyduğumuz büyük sanatçıların çoğu oradan yetişti. Her Cumartesi üye olan bir insanın evinde toplanırdık. O kadar büyük ilgi gördü ki Bursa’da, Vali babamı çağırdı. Dedi ki: ‘Siz kendi aranızda eğleniyorsunuz, ayda bir günü de hiç olmazsa Bursalılara ayırın.’ Ayda bir kez halka açık yapılmaya başlandı. 7 yaşında olmama rağmen bayağı güzel şarkı söylüyordum. O yıllarda çok modaydı, “Geçti Sevdalarla Ömrüm İhtiyar Oldum Bugün”. Ünlü Karagöz Şükrü abimiz vardı. Beni tanıtırken: “Geçmiş sevdalarla ömrü ihtiyar olmuş bugün” dedi. Millet yerlere yattı gülmekten… Bayağı derli toplu okudum şarkıyı. Mikrofon falan da yoktu o zamanlar…
– İlk besteniz İçime Hep Hüzün Doluyor…
İlk bestem İçime Hüzün Doluyor ama daha önce yapmış olduğum başka bir şarkı daha var. Onu siz bilmezsiniz, kimse bilmiyor. O ara Zeki Müren’in filmleri geldi Bursa’ya. 4-5 defa gittim Zeki Müren’in filmine. Zeki Müren’i çok kıskandım o zaman. Dedim ki benim güzel sesim var ama niye ben beste yapamıyorum. Musiki Derneği’nde arkadaşlarıma anlattım. Dediler ki bana, “Bu bir ilham meselesidir.” Şimdi ilham deyince bende böyle şekilli bir varlık bekliyordum. Gelsin, bana yazdırsın diye… 8- 10 yaşlarındaydım. Dedim bu ilham nasıl gelir? Dediler ki, bol yeşil ve mavi renge bakarsan ilham gelir. Ben her gün okuldan gelince saatlerce yeşile ve maviye bakardım. Bursa’da o tarihlerde Gemlik’in yanında bir Rum köyü vardı. O Rum köyüne gittik. 10 gün falan kalacağız. Babam orasını kiralamış. Güftesiyle bestesiyle bana bir şarkı geldi. O vakit götürdüm Musiki Derneğine çocuklara okudum. Hiçbirine inandıramadım. Bu şarkıyı baban yaptı dediler. Yırttım kendimi bu şarkıyı ben yaptım diye. Kimse inanmadı. Ben de şarkıyı kaldırdım attım. Aradan bir otuz yıl geçti. Bir gün radyodan çıktım eve geliyorum, bir melodi geldi kulağıma. Aşinalık geliyor ama nereden? Bir anda cız etti içim! Aklım böyle geriye doğru gitti, “Bu şarkıyı ben 10 yaşındayken yazmıştım” dedim.
– Bu ilk besteniz okunmadı hiç değil mi hocam?
Ankara’ya gönderdim şarkıyı, TRT repertuarına girdi. Yani 10 yaşında bir çocuğun şarkısı ilk defa repertuardan geçti.
ÖNCE SABA BESTELEDİM SONRA RAST YAPTIM
– Ayla Gürses’e şarkı yazdınız mı?
İyi bir öğrenciydim üniversitede okurken. Sabahlara kadar çalışıyorum ama yetiştiremiyorum. Bir de Ayla’yı görüyorum aklım başımdan gidiyor. Eve gidiyorum unutuyorum her şeyi. Baktım olacak gibi değil, gittim saçlarımı kabak kestirdim. Çünkü bu vaziyette Ayla’ya gözükemem. Öyle çalışmışım ki sarılık oldum. Ama üniversiteyi bitirmem lazımdı. Bir sabah pencereyi açtım, mahvetti beni hafız. O kadar güzel bir sabah ezanı okudu ki, hasretimiz de var, Ayla’yı da görmemişim. Hemen oturdum şarkıyı güftesiyle beraber saba besteledim, İçime Hep Hüzün Doluyor’u. Fakat yattım, birisi geldi dürttü beni. Uyandım ne oluyor diye. Hayır bu Rast olacak dedi. Oturdum bir de Rast yaptım.
ŞARKIYI OKUYUNCA ARİF SAMİ TOKER CEKETİNİ GİYDİ
– Arif Sami Toker’e okumuşsunuz zannediyorum ilk kez.
Ankara’da ilk kez okudum. Bir yaz günüydü gömlekle oturuyordu. Ben şarkıyı okumaya başlayınca ceketini giydi adam. Çok güzel bir laf söyledi, “aramıza hoşgeldin” dedi. O söz benim musiki hayatımda çok önemli bir laftır. Bana bir güven kazandırdı.
– Eşiniz eleştiriyormuş?
Ayla inanılmaz kulağı olan, çok kaliteli bir sanatçı. Kendine has üslubu olan, gerçek musiki okuyan nadir insanlardan birisi Ayla.
– Mustafa Sevilen’in şiirleri ile besteleriniz çok uyuşuyor. Bu frekans herhalde.
Zaten uyuşmasa o kadar şarkı çıkmaz. Yani gönül dünyalarımız aynı, düşüncelerimiz aynı.
GÜRSES’İN BABASI ATATÜRK’E ŞARKI SÖYLEMİŞ
– Annemler Bulgaristan göçmeni. 70 yılında Türkiye’ye geldikleri zaman yeniden soyadı veriliyormuş. Sizin en parlak dönemlerinizde Gürses’i sizden almışlar. Soyadları Gürses annemlerin.
Efendim esasında bizim Gürsesoğulları. ‘Oğulları’nı babam kaldırmış. Babamın sesi de mükemmeldi. Beni düşünün, beni dörde katlayın, babamın sesi oydu. Zeki Müren vallahi eteklerini öptü. Bir akşam Bebek Belediye Gazinosu’nda çalışıyoruz, babamın da yaş günü, gazinoya geldi. O akşam bir de Zeki Müren gelmedi mi! Beni dinlemeye gelmiş Zeki. Dedim ki bugün çok şanslısınız. Dünyanın en güzel sesi şu anda aramızda… Herkes Zeki Müren’e bakıyor. ‘Nasuhi Bey’i buraya davet ediyorum’ dedim. Babam demedim. Atatürk’ün çok sevdiği bir gazeli vardı. Hatta Atatürk’e okuduğu zaman, ‘Evladım ne istiyorsun, söyle’ demiş. Bir girdi gazele. Ben babamdan daha güzel ses duymadım. Zeki Müren şaşkına döndü ve babamın ceketini öptü.
Onur Akay