Gazetecilik zor meslek olmasıyla beraber her ülkede faaliyetini farklı şekilde sürdürüyor. Gazeteciliğin kısıtlandığı günümüzde ‘’özgür gazetecilik’’ ten bahsetmek nerdeyse imkansız. Ülkenin gelişiminden bağımsız olarak her ülkede gazetecilik mesleği belli baskılara maruz kalıyor .
Geçtiğimiz günlerde siz değerli okuyucularımıza Azerbaycan temsilciliğimizin duyurusunu yapmıştık. Azerbaycan Temsilcimiz Ayten Alizade’nin ilk röportajında konuğu “Etnoqlobus” (ethnhoglobus.az) Uluslararası Sanal Araştırma Merkezi direktörü, politik uzmanı Gülnara İNANÇ oldu.
Konumuzun gazetecilik üzerine olacağı bu röportajımızda Azerbaycanlı gazeteci Gülnara İNANÇ, Azerbaycan’daki gazetecilik faaliyetini değerlendirdi. Gülnara İNANÇ ile Azerbaycan’da gazetecilik, gazeteciliğin önemi, sorunu ve daha bir çok konu üzerine konuştuk.
Röportaj : Ayten Alizade
AYTEN ALİZADE (AA) : Azerbaycan basınını genel olarak değerlendirir misiniz? Sizce Azerbaycan’da gazetecilik doğru şekilde mi yapılıyor?
GÜLNARA İNANÇ (Gİ): Azerbaycan’da gazeteciliği 4 aşama şeklinde gösterebiliriz.
- Hasan Bey Zerdabi döneminden başlanan tarihi gazetecilik
- Sovyet dönemi gazeteciliği
-
Sovyet döneminden sonraki gazetecilik
- 21. yüzyılın gazeteciliği
Benim gazetecilik faaliyetlerim Sovyet döneminden sonraki gazetecilik aşamasında başladı. Bu dönemde kişisel ilişkilerin, gazetecilik imkânlarının geniş olması gerekiyordu. Bize hep şunu söylerlerdi: ‘’Nereye istiyorsanız gidin bilgi getirin, makaleler yazın.’’ Bu yüzden dinamiklik önemliydi.
Azerbaycan’da gazeteciliğin doğru şekilde yapılmasına değinirsek özellikle konuların başlıklarında tetikleyici noktalar var. Örnek verecek olursak başlıklara etnik ve dini kimlik girmemeli. Cinayet cinayettir. Bu, milli ve dini düşmanlığın körüklenmesidir. Bunları insanların hislerine dokunmadan yansıtmak gerekir. Başka bir nokta ise gazeteciliğin dikte edilmesidir. Yani gazeteciler kendilerini hâkim gibi hissediyorlar, istedikleri şekilde itham ediyorlar. Maalesef bu basınımızda özel yer kaplıyor.
“BİR İNSAN EĞER PROFESYONELSE O ZATEN ÖZGÜRDÜR”
AA: Azerbaycan’da gazeteciliğin sorunları sizce nelerdir? Sizce toplum ihtiyacı olan bilgiye doyurulabiliyor mu?
Gİ: En başlıca sorunlardan biri yabancı basınla ilişkilerin üst düzeyde olmaması. İç sansür oldukça etkisini göstermelidir. Analizler yüzeysel yapıldığı için bilgilerdeki doğruluk payı düşük. Dil kullanımı da çok dar. Esasen bir dil kullanılıyor. Bilgiler doğru bir şekilde süzgeçten geçirilmediği için bu seferde yanlış bilgilerin sayı artıyor. Genel olarak gazeteciler arasında söylenen bir laf vardır: “Toplum ne istiyorsa ona uygun haber yapıyoruz.” Hayır, bu hiç de böyle değil. Sunacağın haberle toplumun düşüncesini doğru yönde de etkileyebilirsin ya da toplumun doğru bilgi edinme seviyesini en aza da indirebilirsin. Bazı görüntüler medyada sansürlenmeden yayımlanıyor. Bu en büyük sorunlardan biri zaten. İktidar ve muhalefete hizmet eden gazeteciler önemli ölçüde bir birinden ayrılıyor. Ortada olanlar da var. Ama bunlar fazla değil. Bana göre devlet menfaati için çalışmak daha ön planda. Devlet çıkarı için çalışan gazeteciler iktidar ve muhalefet ayırımı yapmamalılar. Ben mesleğimi özgür şekilde yapıyorum. Bir insan eğer profesyonelse o zaten özgürdür. Azerbaycan’da işini özgür şekilde yapan gazeteciler de var. Genel olarak toplumumuz en çok eğlence sevdiği için gerekli olan bilgiyi de en çok eğlenceden alıyor. Bu nedenle magazin haberleri daha çok ilgi görmekte dünyada ve ülkemizde.
“GAZETECİLİĞİN ÖNEMİ AZALDI”
AA: Sizce Azerbaycan’da gazeteciliğe gerekli önem veriliyor mu?
Gİ: 90’lı yıllarda çok büyük saygı vardı. Yıllar geçtikçe itibarını kaybetmeye başladı. Artık gazeteciliğin önemi azaldı. Mesela, artık tarlada çalışan birisi bir kaç kelimelik bir yazı ve fotoğrafla bir haber yapabilir. Profesyonellik önemli değil. Yayımlanan haberin yanlış ya da doğru olduğunu öğrenmeden hemen haber kamuoyuna sunuluyor.
“KARABAĞ’LA İLGİLİ İKİ TARAFLI TAVIR BASINDA YER ALMIYOR ZATEN”
AA: Ermenistan’la yaşanan Dağlık Karabağ sorununda Azerbaycan basının tavrı nedir? Bu konuda herhangi bir baskıyla karşılaştınız mı?
Gİ: 93 senesinden bu yana hiç baskıyla karşılaşmadım. Eğer baskıyı bu şekilde nitelendiriyorsanız, Karabağ savaş bölgesidir. Bilgi vermek için izin veriliyorsa verilir, verilmiyorsa böyle olması gerekir. Karabağ’la ilgili iki taraflı tavır basında yer almıyor zaten. Azerbaycan’da yaşanan Nisan savaşlarında basında iktidar ve muhalefet diye bir ayırım olmadı. Herkesin savunduğu tek gerçek vardı: “Dağlık Karabağ Azerbaycan toprağıdır, bu tartışılmaz gerçektir.”
“TÜRKİYE VE AZERBAYCAN’IN KARDEŞ ÜLKE OLDUĞUNA HEPİMİZ ŞAHİDİZ”
AA: Türkiye, Dağlık Karabağ sorununda sizce Azerbaycan’a yeterli desteği veriyor mu?
Gİ: Karabağ sorunu artık yerel sorun olmaktan çıktı. Burada devletlerin ve toplumun büyük önemi var. Herhangi bir devleti uzaklaştırmakla bu sorunu çözmek mümkün değil, aynı zamanda Türkiye’yi de. Karabağ sorununda Türkiye yeterli desteği her zaman gösteriyor. Türkiye ve Azerbaycan’ın kardeş ülke olduğuna hepimiz şahidiz. Ülkeyi kimin idare etmesinden bağımsız olarak Türkiye desteğini hiç bir zaman üzerimizden eksik etmiyor.
“HOCALI SOYKIRIMINDA İNSANLAR AZERBAYCANLI OLDUKLARI İÇİN ÖLDÜRÜLDÜ”
AA: Hocalı soykırımı apaçık ortadayken Ermenilerin ‘’sözde soykırım’’ iddialarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Gİ: Meseleye daha derinden yaklaşacak olursak o zaman cihan tarihinde tüm savaşlarda ölmüş insanlar için dava açalım. Romalılardan, Cengiz handan, Arap, Rus, Fransız, Alman İmparatorluklarından öldürülenlere göre hesap sormaya kalkalım mı?
I. Dünya Savaşı’nda Ermenilerin Türkiye’den göç etmesi zamanı öldürülmesi faciadır, soykırım değil. Onlar Ermeni oldukları için değil, savaş esnasında ölmüşler. Savaşta insanlar ne kadar acı olsa da ölür. Hocalı ise soykırımdır. Hocalı soykırımında insanlar etnik kimlikleri için, yani Azerbaycanlı oldukları için öldürüldü.
“TÜRKİYE SADECE AZERBAYCAN’A DEĞİL, BÜTÜN YAKIN DOĞU’YA ÖRNEKTİR”
AA: Türkiye’yi takip ediyor musunuz? Türkiye Azerbaycan’dan nasıl görünüyor?
Gİ: Evet, takip ediyorum. Azerbaycan’da toplum tarafından Türk kanalları büyük ilgiyle izleniyor. Türk dilinin kullanımı, geniş bakış açısı ve yeni bir İslam tarzının oluşturulması toplumda kendi etkisini gösteriyor. Türkiye sadece Azerbaycan’a değil, bütün Yakın Doğu’ya örnektir. Türkiye siyasetinde vatanseverlik var. Toplumda gösterilen bayrak sevgisi takdire layık. Şehitlerin defin merasiminde gösterilen hususi önem ve saygıya da değinmek istiyorum.
“TÜRKİYE 15 TEMMUZ DARBESİNDE DEVLETİN NASIL KORUNMASI GEREKTİĞİNİN İSPATINI BÜTÜN DÜNYAYA GÖSTERDİ”
AA: 15 Temmuz 2016’da Türkiye’de darbe girişimi yaşandı. Bunun Azerbaycan’a yansıması nasıl oldu?
Gİ: Azerbaycan’da şöyle oldu: “Biz bunu istemiyoruz! Bu şekilde yaşamak istemiyoruz.” Azerbaycan toplumu rahatlığı seviyor. Bu yüzden diğer ülkelerde yaşanan bu türlü olayların ülkemizde yaşanmasını istemiyorlar. Türkiye 15 Temmuz darbesinde devletin nasıl korunması gerektiğinin ispatını bütün dünyaya gösterdi.