CHP’nin genç yüzlerinden Bursa Milletvekili Aykan Erdemir yeniden adaylık için başvurmadı. Kararında çocuklarının etkili olduğunu belirten Erdemir “Meclis hem yaşlı hem erkek. Siyaset yaşlı erkeklere göre tasarlanmış bir uğraş” dedi.
CHP Bursa Milletvekili Aykan Erdemir 1974 doğumlu. Bilkent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler mezunu. Yüksek Lisans ve doktorasını Harvard Üniversitesi’nde tamamladı. Harvard Üniversitesi’nde Antrolopoloji bölümünde ve ODTÜ Sosyoloji bölümünde öğretim üyesi olarak görev yaptı. 2011 seçimlerinde CHP’den milletvekili seçildi.
Erdemir, “Vekillik bize ara vermeden bizim vekilliğe ara verebileceğimizin bir örneği olmalı” diyerek yeniden adaylık başvurusunda bulunmadı. Bu tercihinde ise çocukları etkili oldu. Türkiye’de siyasetin ‘yaşlı erkeklere göre tasarlandığını’ söyleyen Erdemir, Meclis’in 14’te başlayan Genel Kurul mesailerinin bile yaşlılar için uygun olduğunu söylüyor. Türkiye nüfusunun yarısının 30 yaş altı olmasına rağmen Meclis’in yaş ortalamasının 52 olduğunu belirten Erdemir; ortalama 52 yaşında çoğu emeklilerden oluşan Meclis için 30-40 yaşlarındakilerin sorunları öncelik olmuyor diyor. Türkiye’de siyasetin zenginlerin işi olduğunu savunan, babalığı vekilliğe tercih eden Erdemir, kararını ve Meclis’te geçirdiği dört yıla ilişkin izlenimlerini Al Jazeera’ya anlattı.
Sosyal medyada yayınladığınız mektup ile çocuklarınız nedeniyle vekilliğe ‘virgül’ koyduğunuzu ve yeniden aday olmadığınızı duyurdunuz. Neden bu kararı aldınız?
Milletvekilliği ile babalığın anneliğin bağdaştığı ülkeler var. Bunlar gelişmiş demokrasiler. Türkiye anne ve baba olmanın sadece vekillikle değil çalışma hayatı ile bağdaşmadığı bir ülke. Kentlerimiz, çalışma koşullarımız, çocuk ve anne-baba dostu değil. Dolayısıyla bir yorgunluk yok, siyasete devam edeceğim ama vekilliğe ara veriyorum.
Hem vekil hem baba olunamıyor mu?
Kolay değil, bu sizin babalık ve annelikten beklentinizle de ilgili. En keyif aldığım aldığım iki an çocuklarıma hikâye okuduğum hem de kahvaltı hazırlayıp karınlarını doyurduğum andır. Milletvekilliği buna pek imkân tanımadı. Kızlarım dört ve sekiz yaşında. Anne kadar babaya da ihtiyaç duydukları bir zaman. Anne de ODTÜ’de öğretim üyesi. Benim yokluğumu hiç aratmadı ama kızlarım kadar ben de ihtiyaç duyuyorum. İyi bir baba olamazsam iyi bir siyasetçi de olamam.
Türkiye’de siyaset ve Meclis buna izin vermiyor mu?
Yok, çünkü Türkiye’de siyaset yaşlı erkeklere göre tasarlanmış bir uğraş . Örneğin çalışma saatleri. Ben güne erken başlayan bir insanım, çalışma hayatımda da çocuklu hayatta da bu tempoda yaşadım. Bizim milletvekillerimiz saat 2’de 3’de Genel Kurul’da başlayan, gece 11, 12 hatta gece yarısına kadar devam eden güne geç başlayan vekiller. Bu yaşlı erkekler için uygun bir takvim. Ama Türkiye’nin dörtte biri kırk yaş üstü erkekler. Ben Türkiye’nin dörtte üçü olan kadınlar ve kırk yaş altı erkekler adına talepte bulunuyorum. Dörtte üç güne erken başlar, mesai ile başlar akşam da belli bir saatte güne son verir.
Siz Meclis’in çalışma saatlerini bu şekilde düzenlerseniz başta kadınları, anne ve babaları dışlarsınız. Yaşlı erkeklere de çok uygun bir yaşam tarzı sunmuş olursunuz. Batıya baktığınız zaman Meclis’lerin çalışma saatleri çok farklı, annelik babalık izinlerine ilişkin düzenlemeler var. Türkiye’de anne vekil olmak daha da zor. Üç çocuk, beş çocuk talepleri de müthiş bir yalandan ibaret. Üç çocuk arzu eden bir toplum anneliği ve babalığı kolaylaştırır. Oysa Türkiye düzeni çocuk ve anne baba düşmanıdır.
Sizin bu kararınız ile birlikte siyaset iddiasından vazgeçmeyen isimlere yönelik eleştiriler de dile getirildi. Örneğin Sayın Deniz Baykal ve Önder Sav’ın milletvekilliği adaylığı iddiasını sürdürmesini ve onlara yöneltilen bu eleştiriler için ne diyorsunuz?
Meclis’teki temel çalışmalarımdan biri ayrımcılıkla mücadele. Yaş temelli ayrımcılık da benim için çok önemli bir mücadele alanı. Bir insanın genç veya yaşlı olması nedeniyle siyaset dışına itilmesini bir ayrımcılık olarak görüyorum. Meclis’e baktığımızda temsil edilmeyen kuşağın 40 yaş altı kuşak olduğunu görüyoruz. 40 yaş altı seçmenler Türkiye’nin yarısını oluşturuyor. Ama ne yazık ki Meclis’in yüzde 12’sini oluşturuyor, kadınlardan bile az temsil ediliyor. Kadınların temsil edilmediğinin farkındayız, ama 40 yaş altının yani toplumun yarısının temsil edilmediğinin farkında bile değiliz. Bu da ne kadar güçlü bir gerontokratik dışlama mekanizmasının olduğunu gösteriyor. Meclis’in mutlaka gençleşmesi gerek, bu demek değil ki yaşlılar gitsin. Bu demektir ki, sistematik olarak dışarıda bırakılan gençlere kapılar açılsın.
Peki CHP’yi yeterince genç buluyor musunuz? CHP’nin kapıları gençlere açık mı?
Benim de Parti Meclisi’nde olduğum dönemde önemli bir adım atmıştık. 30 yaş altı kesime yüzde 10 kota getirdik parti kademelerinde. Bun bir başlangıç olarak görüyorum. Mesele yalnızca kota değil, bir zihniyet meselesidir. Türkiye’de tüm partilerin yönetim kademesinden başlayarak gençleşmesi büyük bir ihtiyaç. Çünkü Türkiye çok genç bir toplum. Toplumun yarısı 30 yaşından genç, seçmenin yarısı 40 yaşından genç, Avrupa’nın en genç toplumu ama Avrupa’nın en genç siyaseti değil. Meclis’in yaş ortalaması 52. Otuz yaşından genç bir toplumu 52 yaş ortalamalı Meclis ile yönetirsek bir sıkıntı doğar. 22 yıllık makas var burada.
Nasıl bir sıkıntı doğuyor? Gözleminiz nedir?
Şöyle oluyor, Türkiye’nin sorunları, talepleri, beklentileri 30 yaşında. Nedir bunlar? 30 yaşında bir insanın hayattan beklentileri konuttur, iştir, çocukları için kreştir, okuldur, toplu ulaşımdır, finansmandır ihtiyaçlarıdır. Ama 52 yaşındaki bir Meclis’in öncelikleri çok farklıdır. Hatta çoğu emeklilerden oluşan Meclis için bu sorunlar öncelik değildir. Türkiye’nin bu makası kapatması gerekiyor. Kadınların ve gençlerin ne yaşadığını anlamakta güçlük geçen bir Meclisimiz var, çünkü Meclisimiz hem yaşlı hem erkek. Ben 41 yaşındayım ve 40 yaş üstü yaşlı erkekler grubu Türkiye’nin dörtte üçünü yönetiyor. 2015 seçimlerinde gönül ister ki , 40 yaş altı seçmenlerin ve kadınların temsil edildiği bir Meclis olsun. Ama tahminimi söyleyeyim yine kadınlar ve 40 yaş altı erkekler yüzde 20 oranında bile temsil edilmeyecek.
Sosyal medyada yayınlanan mektubunuzda ‘ Orta halli birinin zenginler Meclisi’nde siyaset yapabileceğini gösterdik’ şeklinde ifadeniz vardı. Bunu biraz açar mısınız? Siyaset zenginlerin işi mi?
Türkiye’de siyaset ne yazık ki zengin işi. Meclis’e baktığımızda sadece erkekleri ve yaşlıları görmüyoruz, zenginleri de görüyoruz. Benim gibi orta halli milletvekillerinin sayısı son derece az. Meclis pek mavi ve beyaz yakalı emekçiler için bir kurum değil. Siyasetin finansmanı yasasının olmadığı Türkiye’de emekçiler için siyaset yapmak çok zor. Hatta imkansız, dolayısıyla da geçim sıkıntısı çeken, kredi kartı borcuyla uğraşan bir toplumun ‘Zenginler Meclisi’nden’ çözüm beklemesi kolay değil.
Vekillik masraflı bir iş mi? Orta halliler baş edemediği için mi siyasete girmiyor?
Aday adaylığı sürecinden tutun da seçim kampanyasına kadar milletvekilliği adaylığı son derece masraflı bir süreç. Türkiye’nin çoğunluğunun asgari ücretle çalıştığını düşünürsek zaten her şeyden önce büyük çoğunluğunun aday adayı olması bile mümkün değil. Partilerin aday adaylığı için başvuru ücretleri vardır, bu daha başlangıçtır ama seçim kampanyasının üst sınırı yok.
Vekilliğe ara verme kararınızı CHP lideri ile paylaştınız mı?
İlk olarak Genel Başkanımızla paylaştım. Kendisi devam etme arzusunu dile getirdi ama ben Meclis dışında da aynı adanmışlıkla mücadele edeceğimi söyledim.
Bundan sonra ne yapacaksınız?
Kesinlikle bir ayağım gene akademide, sivil toplumda olur. Milletvekilliğimden önce de sosyal demokrat siyaset içindeydim, milletvekilliğimden sonra da sosyal demokrat siyasetin içinde olmaya devam edeceğim. Yine ayrımcılıkla, dışlamayla mücadeleye devam edeceğim.
Peki milletvekilliğine koyduğunuz ‘virgülün’ süresi ne olacak?
Virgülün ne kadar uzun olacağına hem seçmenlerim hem de kızlarım karar verecek. İkisini de çok önemsiyorum.
Sibel Demirci Erdem 04.03.2015